KKTC Cumhurbaşkanlığı seçiminin üzerinden bir hafta geçti. Kazanan kazandı, kaybedenler kaybetti. Ama tartışmalar bitmedi. Demokratik bir ülkede yaşıyorsak ve seçimler demokratik bir ortamda yapılmışsa, seçim sonrası yaşanan bazı olayları yaşamamamız gerekirdi. Mutlaka sevinen bir taraf olacaktır, sonuçta yorucu bir süreç yaşanmış ve yorgunluğun anlamı kazanmakla taçlanmıştır. Fakat her şey bitti mi? Tabi ki hayır. Bu saatten sonra artık geriye bakmak yok. Toplum bir şeylerden memnun olmamıştır ki değişiklik yapma ihtiyacı duymuştur. Sıra toplumun beklentilerini karşılayacak adımları atmakta.
Geçtiğimiz cuma günü yeni Cumhurbaşkanımız Sayın, Derviş Eroğlu 23 Nisan Çocuk Bayramının kutlandığı tarihi bir günde tarihi bir törenle KKTC’nin ikinci Cumhurbaşkanı Sayın Mehmet Ali Talat’tan görevi devraldı. Törene damgasını vuransa, Sayan Talat’ın sitem dolu konuşması oldu. Sayın Talat yaptığı veda konuşmasında bazı gazete haberlerinin kendisini hedef alan yayınlarına da cevap verdi. Üstelik dünyanın izlediği ve önemli konukların da bulunduğu böyle bir törende... Peki haksız mı? Bana göre haklılık payı çok. Seçim süreci yaşanmış ve bitmiştir. Eğer ki amaç topluma hizmetse bunu yapan veya yapmaya talip olan her kimse benim gözümde saygıdeğerdir. Sayın Talat, bu ülkeye çeşitli hizmetlerde bulunmuş, Sayın Denktaş’tan sonra Cumhurbaşkanlığına çıkarak bir değişimi gerçekleştirmiş önemli bir siyaset adamıdır. Ve her ne olursa olsun bu hizmetlerinin karşılığı böyle olmamalıydı. Sayın Talat’a karşı görevi ile ilgili iddia edilen suçlamalar hatırlanacağı gibi kurucu Cumhurbaşkanı Sayın Denktaş’ın saraydan ayrılacağı dönemde de bazı kesimlerce dile getirilmişti. Bizler bunları da tasvip etmemiştik.Bu suçlamalardan bir sonuç çıkmadı. Ama olması gereken temel düşünce, kaybedenle kazananın asla düşman olmadığıdır. Bir yurttaş olarak ben ülkemin çıkarını düşünen ve bu uğurda çaba gösteren her düşünceyi ayakta alkışlarım.
Seçimler yaşanır ve biter. Bu bir yarıştır. Kazananı da halk belirler. Elbette seçimi kaybeden ve görevi sona eren insanlar artık sadece sivil vatandaştır. Ama bu sivillik sıradan vatandaşlarınki gibi olmaz. Mutlaka bir fark vardır. Olmalıdır da. Kimse ömrünü Kıbrıs Türkü için harcamış, Sayın Denktaş’ın sivil bir vatandaş olmasını bekleyemez, beklememelidir de ayni şey, Sayın Talat içinde geçerlidir. Ve tabii ki 35 yıldır Kıbrıs Türküne her kademede hizmet etmiş, Sayın Eoğlu da ayni kefededir. Sayın Eroğlu da hizmet süresi sonunda birikimlerini bu halkla paylaşmalıdır. Bunun içinde bir ofisi ve makul sayıda yardımcıları olmalıdır. Bunların yerine getirilebilmesi için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Bu devletin, kendisine en üst düzeyde hizmet edenlere karşı bir saygı göstergesi ve sorumluluğudur. Bu konuda ortaya çıkan eksiklikler bir an önce giderilmelidir. Kaldı ki benim şahsi düşüncem, Sayın Talat’ın sitem ettiği konulardaki yanlışlıklardan, Sayın Eroğlu’nun bilgisi dahi yoktur. Umarım bu konu daha fazla tartışılmaz ve seçim sürecinin artık bittiği ve çok daha önemli gelişmelere odaklanmamız gerektiği, tüm kesimlerce kabul görür.
Sayın Cumhurbaşkanı yaptığı açıklamalarda, mayıs ayı sonlarına doğru Rum lider Hristofyas’la müzakere sürecine kalındığı yerden devam edileceğini açıkladı. Sayın
Eroğlu bu görüşmelere yalnız gitmeyecek elbette. Mutlaka tasarlanmış bir ekip bu süreçte görev alacak. Ayrıca seçim sürecinin en önemli vaatlerinden olan, ulusal konseyinde kurulması halinde faydalı olacağı kesin. Müzakere sürecinde görev alacak isimlerin, Uluslar arası konularda tecrübeli isimler olması bir gereklilik.
Dışişleri bakanı bu süreçte mutlaka bulunmalı. Kurucu Cumhurbaşkanı Sayın, Denktaş’ın ve bir önceki Cumhurbaşkanı Sayın Talat’ın konu ile ilgili tecrübelerinden mutlaka yararlanılmalı. İki yıldır müzakere sürecini sürdüren ekipten en üst seviyede faydalanılmalı. Bunu başarırsak hem zedelenen toplumsal barışımızı sağlarız. Hem de toplum adına elde edilecek kazanımları bu güne kadar hiç olmamış noktalara getiririz.
