Herşeyin bir ömrü, sonu var..
Yaşadığımız hayatın da, teneffüs ettiğimiz havanın, yediklerimizin, içtiğimizin suyun..
İçinde yaşadığımız dünyanın da..
Zaman zaman kıyamet günü tellallığı yapanlara rastlanır.. Kimse onları ciddiye bile almaz..
Ancak, aşağıda okuyacaklarınızı, dünyanın en önde gelen bilim adamları, akademisyenleri, çevre bilimcileri, ekolojistleri, tarım uzmanları hazırladıysa;
Ciddi ciddi düşünmemiz gerekiyor..
Birleşmiş Milletler’in düzenlediği 4’üncü “ Küresel Çevreye Bakış “ forumunun sonuçları ne yazık ki hiç, ama hiç iç açıcı değil..
Ve 400 araştırma ekibinin raporundan çıkanların, tüm sorumlu birimlerce derhal değerlendirilip, acil önlemler alınması gerekiyor..
Kıyamet kehanetleri belki de hiç bu kadar yakınımızda, elle tutulur olmadı diyor uzmanlar..
Rapordaki felaket sonuçlarını yazmadan önce, kimlerin bu rapora katkıları olduğunu önce okuyun..
Okuyun ki ne kadar ciddi, doğru, dedikodu veya korkutmaca değil, raporun bir kenara itilmeyecek olduğuna siz karar verin..
Rapor, iklim, bilim, ekoloji, deniz ve kara kullanımı alanında, 48 ülkenin en önde gelen 157 bilim adamı da dahil toplam 380 uzman tarafından hazırlandı..
Buna ek olarak 1000 araştırmacı, sunulan tebliğleri, raporları en ince ayrıntılarına kadar okudu, araştırdı.. Sunulan 13 bin yorum ve rapordan, 3 bini karar mekanizmaları tarafından yorumlanarak, son rapora alındı..
Uç noktalardaki tezler, iddiaların hiçbiri bu raporlara alınmadı..
Ve yapılan tüm yorum, açıklama, sonuçlar forum gününe kadar büyük gizlilikle korundu. Açıklanmadı..
Tüm çalışmayı Hollanda, Belçika , İsveç ve Norveç Hükümetleri finanse etti..
Forumun, Çevre, Gıda, Kırsal Alanlar Baş Direktörü Sir Howard Dalton, ortaya çıkan bilimsel sonucun inkar edilmeyecek kadar gerçek olduğunu vurguladı..
Ve “ Aksini ispat etmek, başka bilimcilere kalmış.. Hodri meydan” diye , bir de meydan okudu..
Yaşadığımız yeryüzü, soluduğumuz hava, içtiğimiz su, kestiğimiz –yaktığımız ormanlar, kirlettiğimiz denizler, ekip-biçtiğimiz toprak milim milim araştırıldı.. İncelendı..
Ortaya şunlar çıktı;
Kıyametin en büyük habercisi, hızla artan nüfus.. 1987’de 5 milyar olan dünya nüfusu, yüzde 34 artarak, bugün 6.7 milyara fırladı.. Buna bağlı olarak tüketim de 3 misli arttı..
Her insanı beslemek için 21.9 hektarlık araziye ihtiyaç varken, biyolojik olarak bu rakam 15.7 hektarda kaldı..
Atmosfer... Raporda, “Priority” yani “Öncelikli” olarak ele alınması gerektiğinin altı çizilen atmosfer kirliliği, ne yazık ki zengin ülkelerde başarıyla engellenirken, fakir, gelişmekte olan ülkelerde çok gerilerde kaldı..
Toprak.. Nüfus artışına bağlı olarak işlenen toprak hacmi giderek artıyor.. Ancak toprağın biyolojik kalitesi de buna ters orantılı azalıyor.. Genetiği değiştirilerek yetiştirilen ve “Canavar Gıdası” olarak tanımlanan gıda maddelerinin ekimi ve kullanımı, buna bağlı artıyor..
Su... Hızla artan balıkçılığın önlenmesi de “Öncelikli” ikinci bir konu.. Yoksa, insanoğlu pek yakında açlıkla başbaşa kalacak.. Ayrıca içme suyundaki azalma da bir başka alarm verici konu.. 2025 yılında, 1.8 milyar insanın, susuzlukla karşı karşıya kalması an meselesi..
Biodiversity... Doğadaki dengelerin tersine dönmesi.. Bazı canlı türlerinin hızla yok olması.. Kaydedilen fosil devrinden bile 100 misli hızla ilerleyen canlıların yok oluşlarının önüne geçilmezse, başaşağı gidiş de kaçınılmaz hale gelecek.. Yeryüzündeki ekosistemin yüzde 60’ı, ya sürdürülemiyor veya nesli bozulduğu için gerisi gelmiyor..
Dünyadaki 6000 dilden yarısı, tamamen yok olma tehlikesinde.. 21’inci asırdaki dil kaybını bazı bilim adamları yüzde 90’a kadar yükseltiyorlar..
Her yıl hava kirliliğinden ölenlerin sayısı 2 milyon..
2030 yılında kadar artan dünya nüfusunu besleyebilecek tarımın yapılabilmesi için gereken toprak miktari 120 milyon hektar..
Her yıl, insanların kullanımı için nehir sularının kullanımından dolayı nehirlerin yüzde 10’nun suyu, denize ulaşamıyor..
Afrika nüfusunun son 20 yılda nüfusu yüzde 57.2 arttı..
Ve ilk defa 2007 yılında dünyada, şehirlerde yaşayanların sayısı, kırsal alanlarda yaşayanları geçti..
Son 20 yıl içinde kara, hava, deniz, nehirlerin kirlenmesi, ilk kez bilim adamlarını insanlığın geleceği yönünden kara kara düşündürmeye başladı..
Bizler belki çocuklarımız gibi tüketim çılgınlığıyla şımartılmadık..
Ama kümesten sıcak yumartamızı alıp, anında kırıp içtik..
Ağaçtan kopardığımız eriği, elmayı, armutu “zehirlenir miyiz” düşüncesi olmadan, yıkamadan yedik..
Kırlarda, parklarda bol bol koşup, temiz havayı çiğerlerimize çektik..
Ne ozon tabakasından etkilendik, ne genetiği değiştirilmiş sebze-meyveyi bildik.
Belki cep telefonu, bilgisayarımız, elektronik oyunlarımız olmadı..
Ama yukardaki konularda, onlardan daha sanslıydık..
Onları neyin beklediğini biliyor muyuz ?
Düşünmek bile insana dehşet vermeye yetiyor..