Bazı yazılar vardır, eliniz hiç yazmak istemez... İçinizden gelmediğinden değil… Yazacaklarınızın doğruluğu öylesine can acıtır ki, eliniz yazıya gitmez… Bu yazacaklarım da onlardan biri.
Bir haftadır KTHY’ndaki dalga dalga depreşen, kükreyen, sokaklara taşan ve sonunda tüm seferlerin “ durdurulmasıyla” sonuçlanan gelişmeleri izliyoruz. Sizler oradan, bizler buradan.
Yüzlerce, binlerce yolcu ellerinde biletlerle ne yapacaklarını, ne günü uçacaklarını bilmeden, oradan oraya koşturuyor. Çaresizlik diz boyu değil, dağlar gibi.
Perşembenin gelişi, çarşambadan bellidir derler.
Bu işin sinyalleri geçen seneden belliydi. Grevler, kötü gidişatın ilk göstergeleriydi..
Birleşik Krallık, KTHY’nin en önemli destinasyonu ve gelir kapısı. Yolcuların yüzde 85’den fazlası, İngiltere- Ercan arasında. Şimdilik bu operasyonlar, açıklanacak ileriki bir tarihe kadar durmuş durumda. Yolcuların bir kısmı, Atlas Jet’e ait uçaklarla gidecekleri yere götürülüyor.. Onların uçuş kodlarıyla.
Asıl acısı ne biliyor musunuz? Geçen sene KTHY’nın direkt uçuşu için dava açıldı, dava kaybedildi.. Şimdi temyizden çıkacak karar bekleniyor.. Ancak ortada direkt veya direkt olmayan sefer yapacak uçak, şirket yok. Yolcu derseniz istemediğiniz kadar. Ancak uçuran yok.
Geçenlerde bir tanıdığım Rum gazeteci, konuyla ilgili bilgi almak için beni aradı.. Ve dedikleri içime oturdu. Ancak ne diyeceğimi, ne yanıt vereceğimi de bilemedim.. Haklıydı ve söyledikleri de doğruydu.
“Biz Rumlar, 36 yıldır adının içinde Kıbrıs Türk ifadesi geçen, üzerinde Türk bayrağı bulunan uçaklara sahip havayolunuzu engellemek, seferlerini iptal ettirmek, kısacası operasyonlarına son vermek için elimizden geleni yaptık. Ancak bizim 36 yıldır yapamadığımızı siz yaptınız” dedi. Arkasından da ekledi. “Maşallah”
Evet KTHY’nin son durumunun özeti ne yazık ki bu. Kocaman bir “Maşallah”, Rumlar açısından. Bizim içinse kocaman bir “ Yazık”…
Ortada milyonlarca sterlin, Euro, dolar ve TL ile anılan tazminatlar, ceza miktarları uçuşuyor.. Her İngiltere seferi için Atlas Jet’e 100 bin dolardan fazla ödeme yapılacağı basında yer alıyor.
Yolculara, Avrupa Sivil Havacılık yasasına göre, havayolu uçuramadığı takdirde yolcu başında ödenmesi gereken 400 Euro durumu var. Uçakların kira bedeli, personel, diğer masraflar… Var da var. Her geçen gün hava yolunun masraf hanesi kabardığı gibi, uçuşlar yapılamadığından ekonomideki büyük bir rakam da kayıplar hanesine yazılıyor. Taksiciden, simitçiden tutun, otellere, restoranlara kadar Kuzeyin tüm ekonomisi etkileneceğe benziyor.
Neden ?
Milli bir hava yolunun idaresi kolay olmasa gerek.. Ancak her siyasi iktidarla değişen, kabaran, şişen kadrolar, siyasetçilerin bu işe karışması bu sonun hazırlanmasında sizce etkili oldu mu, olmadı mı?
Ekonomistler bilânçoya, gelir-gider hesaplarına, mali müşavirlerin, hesap uzmanlarının raporlarına bakıp, bu sonu göremediler mi? KTHY yönetimleri, kalkınma planlarında bunları temel almadılar mı? Bu son nasıl hazırlandı?
Yoksa olan ve olacaklar kimsenin umurunda değil miydi?
“Yolcu, yolunda gerek” diye bir laf vardır. Yola çıkacak kişiyi, bağlasanız durmak istemez. Bir an önce gideceği yere ulaşmak ister. Planı, programı ona göre yapılmıştır. Onlar, ellerinde biletleriyle check-in’lerini yaptırıp, uçağa binip, sağ salim gitmekten başka şey istemez... Milli bir hava şirketindeki sefer durdurmaya kadar varan rezaletin nedenlerine kafa yoramaz.. Görevi de değildir zaten.. O şirket, yolcusunu gününde, saatinde uçuramazsa, tazmin etmekle, bilet parasını ödemekle yükümlüdür. KTHY’nin önümüzdeki aylar için sattığı biletlerin cirosunun 100 milyon TL olduğu belirtiliyor.. Bu yolcular uçurulamazsa, bilet paralarını kim, nasıl ödeyecek?
Son faturanın sahibi kim olacak? KTHY yeniden operasyonlarına başladığında (inşallah başlayabilir ) , bugüne kadar sahip olabildiği kredisine, ismine, piyasadaki adına yeniden kavuşabilecek mi? Yolcuları eskisi gibi onlara güvenecek mi ?
En büyük kayıp bu olacağa benziyor. İtibarsız bir hava yolu, hem de milli hava yolu size yakışacak mı?
Kuzey Kıbrıs yolcularının, Larnaka’ya uçmaya başladığını, hem de “direkt” uçtuğunu hatırlatmakta yarar var. Evet, Rum meslektaşımın dediği gibi “ Maşallah”.
En büyük kötülük, kendi içinizden geldi. Şimdi ayıklayın pirincin taşını.