Kıbrıs Türk Hava Yolları ve ekonomik önlemler paketi ile ilgili yaşananlar, hem Kıbrıs’ın kuzeyinde hem de Türkiye de değişik görüşlere ve farklı yorumlara sebebiyet verdi. Hükümet, ekonomik tedbir adına atılan adımlara meclis çatısı altında destek arıyor. 27 Haziran seçimlerinde, Gazimağusa da bir milletvekili için yapılan seçimi kaybeden UBP, mecliste rahat olmak istiyor. Başbakan Sayın Küçük, ekonomik tedbirlerle ilgili tasarının meclisten geçmesinden sonra koalisyon ortağı arayışına gireceklerini açıkladı. Aslında Sayın Başbakan, koalisyon ortağı olarak iktidara ortak olma arzusunda olan partilere mesaj yolladı. Ekonomik tedbirlerle ilgili tasarıya destek veren, mecliste bu yönde oy kullanan partilere, önce bize destek verin sonra koalisyonu görüşelim mesajı iletildi.
CTP’nin UBP ile bir ortaklığa girmeyeceğini düşünürsek, bir koalisyon olasılığın gerçekleşmesi için, UBP’nin kapısını çalacağı üç siyasi parti var. Bu partiler DP, ÖRP ve TDP’dir. DP’nin tavrı açık “27 Haziran saat 18 itibarı ile hükümete desteğimizi çektik” açıklaması bizzat, Sayın Serdar Denktaş tarafından yapıldı. TDP’nin yaklaşımı da az çok ortada. Geriye olası bir koalisyon için tek bir seçenek kalıyor. Bu seçenek ise UBP, ÖRP koalisyonudur.
ÖRP son günlerde yaşanan olaylarla ilgili olarak, sessizliğini “Hükümete desteğimiz sürecek” açıklaması ile bozdu. Bu noktada beklenen, Gazimağusa’daki milletvekilliği ara seçimi sonucu idi. Gazimağusa’daki ara seçimi, TDP adayı Sayın Angolemli’nin kazanmasından sonra, UBP’nin tek başına iktidarı zora girdi. Bu görüş tabi ki şu an içinde bulunduğumuz zaman için geçerlidir. Sayın Ertuğruloğlu’nun hükümete olan desteği ve Sayın Ejder Aslanbaba’nın tavrının ne olacağı, bunun süreci nasıl etkileyeceği önümüzdeki günlerde netlik kazanacak. Peki, UBP-ÖRP hükümeti KKTC’nin çözüm bekleyen sorunlarına çare üretebilecek mi? Uzun ömürlü ve uyumlu bir hükümet modeli ortaya çıkabilecek mi? Bu toplumun iki yılı maalesef boşa geçti. Ne acıdır ki, siyasi bedel ödeme riski bu toplumun sorunlarının çözümünü daha da geciktirdi. Bugün yaşananların, hemen 27 Haziran seçimlerinden sonra ortaya çıkması tesadüf değildir. KTHY ile ilgili karar belliydi. Fakat hiçbir adım atılmadı. Sebep, son seçimler de tepki görmemek. Nitekim 27 Haziran da saat 18 de yani sandıkların kapanmasından hemen sonra KTHY ile ilgili karar ve arkasından ekonomik önlemler paketi açıklandı.
Ekonomik tedbirlerle ilgili bir gerçek vardır ki o da artık bir şeylerin değişmesi gerektiğidir. Ama bu değişim sadece kamu sektörü ile olmaz, olmamalı. Özel sektörde, özel girişimcilerde bu çemberin içinde olmalı. Hem hükümetin kararlarına destek belirtmek, hem de bu kararların uygulanmasına katkı koymamak kolaycılığa kaçmak ve olayın işine gelen kısmıyla ilgilenmektir. KTHY ile alınan kararlar aylar önce alınıp uygulansaydı bu gün turizmciler kan ağlamazdı. Siyasi rant uğruna bu kurum harcanmıştır. Bu noktada olası bir UBP-ÖRP koalisyon hükümeti bu yaraları sarabilecek mi?
SABAH GAZETESİ YAZARI ERDAL ŞAFAK’IN SAPTAMALARI
Hükümetin uygulamak istediği ekonomik önlemler sadece ülkemizde değil, Türkiye’nin çeşitli kesimlerinde de tartışılıyor. Özellikle önemli basın organları ve önemli yazarlar konuya oldukça ilgili. Konu ekonomik tedbirken bir anda başka noktalara çekildi. SABAH gazetesi yazarlarından, Sayın Erdal Şafak bu konuda birkaç yazı yazdı. Oldukça da tepki gördü. Bu tepkilere karşılık savunduğu görüşleri, anlatabilmek için “SÖZ ADALININ” başlığıyla kaleme aldığı yazılarının geçtiğimiz hafta sonu yayınlanan kısmında oldukça ilginç saptamalar yaptı. CTP lideri Sayın Soyer’in meclis kürsüsünden yaptığı 'KKTC ve TC yurttaşlarının arasının açılmamasına herkes azami özeni göstermeli” uyarısına atıfta bulunan, Sayın Şafak bakın neler söylüyor “Yerden göğe haklı. Çünkü -gerçeği niye gizleyelim- zaten ilişkileri pek sıcak olmayan toplumun bu iki kesimi arasında artık soğuk mu soğuk fırtınalar esiyor. Daha doğrusu Kıbrıs kökenliler, Türkiye kökenlileri hem dışlamaya, hem de öfkesini, hatta nefret ini açıkça seslendirmeye başladı. (Not: Yine gerçeği niye gizleyelim; sadece Türkiye kökenlilere değil, Türkiye'ye de öfkeleniyorlar.) Kıbrıs kökenliler rahat mesaisi, izni rapor hakkı olan işlerde çalışırken, Türkiye kökenliler ağır işlerde çalıştırılıyor. Kıbrıslılar lüks apartmanlarda havuzlu villalarda yaşarken, Türkiye kökenliler köhne evlerde kalıyor. Türkiye’nin en önemli gazetelerinden SABAH’ın en önemli yazarlarında, Sayın Erdal Şafak’ın Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan insanlarla, yani KKTC vatandaşları ile ilgili yaptığı saptamaların özeti bu. Yazımın başlığına hiçte uymayan bu satırlara istemeden yer verdiğimi belirtmek isterim. Ama ortada yapılmak istenen bir olay var. Tamamen bilinçli, tamamen maksatlı... Kıbrıs Türk toplumu ayrı merkezlere çekilmek isteniyor. Bu ülkenin, toprağını seven, bu ülkenin yollarını seven, bu ülkenin denizini, taşını, dağını seven, bu ülkenin sınırlarında can veren, bu ülkenin sıkıntılarını beraber göğüsleyen insanların birbirinden nefret ettiği saptaması ne kadar doğrudur? Bu sorunun cevabını tüm Kıbrıslılar hep bir ağızdan birilerini sustururcasına vermelidir.