Bir çok kez vurgulamış olduğumuz gibi KKTC ekonomisinin mevcut durumuyla sürdürülemez olduğu ve bütçe açığının AB’de olduğu gibi makul seviyelere çekilip disipline edilmesi gerektiği ekonomik temelde vazgeçilmez bir olgudur. Dolayısıyla, seçimler nedeniyle gecikmiş olsa dahi Sayın İrsen Küçük’ün önderliğinde UBP hükümetinin almış olduğu önlemleri ekonomistlerin ekseriyeti desteklemektedir. Ancak, nihai olarak hedeflediğimiz sürdürülebilir ve rekabetçi bir ekonomiye ulaşmamız için gerekli olan yapısal ve diğer önlemlerin sistematik olarak alınması gerekmektedir. Yani temelde ihtiyaç duyduğumuz ‘ekonomik istikrar’dır. Ekonomik istikrarı da yaratmada hiç kuşkusuz temel şart ‘siyasi istikrar’dır. Başka bir ifade ile siyasi istikrarı sağlamadan ekonomik istikrarı kalıcı kılmak mümkün değildir.
Ülkemizde siyasi istikrarı sağlamanın iki hayati unsuru bulunmaktadır. Bunlardan birincisi UBP içerisinde istikrar, ikincisi ise büyük ölçüde birincisinden etkilenen hükümette istikrardır. Birincisinde istikrar büyük ölçüde sağlanmıştır. Şöyle ki, Sayın Küçük’ün liderliğinde başlayan ve kamuoyunun büyük bir çoğunluğu tarafından olumlu karşılanan havanın devamı için Kasım Kurultayında da Sayın Küçük’ün güçlü olarak çıkması gerektiği görüşü parti yetkili kurullarında da hakim olmaya başlamıştır. Dolayısıyla, parti içi demokrasiyi reddetmemekle birlikte Anavatan ile mükemmel denecek bir uyumla UBP içerisinde esen bu pozitif havayı şahsi makam uğruna bozmaya yeltenecek birinin veya birilerinin olacağını sanmıyorum. Olsa dahi, hırslarına yenik düşecekleri aşikârdır.
UBP’deki istikrar yanında istikrarlı bir hükümetin kurulması ise siyasi istikrar için olmazsa olmaz şarttır. Bu noktada söyleyeceklerim bazı kesimleri şaşırtacak olmasına karşın DP’den istifalarla UBP’ye transferlerin hükümetteki istikrar için en optimal yol olacağı iddiasını dillendirmek istiyorum. Bunun ise gerekçeleri aşağıdaki gibi sıralanabilir.
Ülkemizde halen ihtiyaç duyulan Cumhuriyet Meclisi’nde çoğunluğa sahip bir hükümet kurulmasından öte hükümetin almış olduğu kararları etkin bir şekilde uygulayacak ve devamını getirecek bir hükümetin kurulmasıdır. Bu durum ise maalesef UBP’yi ÖRP’ye mahkûm etmekte idi. Şöyle ki, sol partiler ekonomik paketin uygulanmasına şiddetle karşı çıkmakla beraber ana muhalefet partisi koalisyon yerine seçim talep etmektedir. Yerel seçimlere kadar UBP hükümetine destek veren DP ise ekonomik önlemler gündeme gelince elini taşın altına koymamak için sol muhalefetten daha ağır bir eleştiri üslubu ile hükümetten desteğini çekmiştir. Bu şartlar altında, reel politika gereği ülke menfaatleri için en doğru olan UBP iktidarının tek başına yola devam etmesidir. DP’den UBP’ye geçişler ise buna imkân verecektir. Bu elbette, ideal olan değildir. Ama ehven-i şer olarak optimal yapıyı oluşturacaktır.
Demokrat partiden istifaları ÖRP’nin oluşumundaki istifalara benzetip ahlak ve demokrasi ekseninde suçlama yapmak sanırım insafsızlıktır. Birçok yazarın referans noktası olduğu gibi ben de Sayın Serdar Denktaş’ın “bükemeyeceğin eli öpeceksin” söylemine atıf yapmaktan çekince duymuyorum. Her ne kadar bunu kastetmemiştim dese dahi Sayın Denktaş bu söylemi ile “UBP’den koparak DP’yi kurmakla başarı sağlayamadıkları ve sağlayamayacaklarını” açıkça itiraf etmiştir. Ayrıca, toplumun genelinin gözlemlediği gibi Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde DP’nin Sayın Eroğlu’nu desteklemekle varlık nedeni ortadan kalkmıştır. Dolayısıyla, DP’den UBP’ye transferler Sayın Serdar Denktaş’ın da bir nevi meşru gördüğü gibi asla rükû etmektir.
DP’den istifaları kişi bazında inceleyecek olursak, özellikle Sayın Dr. Ertuğrul Hasipoğlu’nu eleştirmek değil uzun yıllar sabrından dolayı kutlamak gerekir. Parti içi ve dışı değerlendirmeler göstermektedir ki devamlı kan kaybeden DP’de yaptığı uyarıların dikkate alınmaması yanında Devlet adamlığı ve siyasi birikimi açısından Genel Başkandan dahi önde bulunan Sayın Hasipoğlu kasıtlı olarak parti adına karar ve temsiliyetinin dışında bırakılarak ezdirilmeye çalışılmıştır. Yıllardır sabır taşına dönen Sayın Hasipoğlu için ise istifadan başka alternatif kalmamıştır. Devamlı partide dışlandığı yönünde açıklama yapan Sayın Dr. Mehmet Tancer için yapılacak yorum ise “vizyonu ve hizmet yapma azmini oluşturan motor gücünü kaportayı oluşturan Demokrat Parti kaldıramamıştır”. Samimi olarak ifade etmek isterim ki, bu istifalar sonrası çiçeği burnunda DP Genel Sekreteri Sayın Bengü Şonya’nın maksadını ve saygı sınırlarını aşan uslub ve ifadeleri istifa eden milletvekillerini haklı çıkarır niteliktedir.
Siyasi istikrar açısından son bir hususa daha işaret etmek istiyorum. Özellikle son 30 yılda tanık olduğumuz siyasi gelişmeler salt liderlik ve makam kavgasına dayalı ilkesiz siyasi oluşumların başarısız olduğunu göstermiştir. Dolayısıyla, küçücük adamızda ideolojik veya düşünsel farklılığı olan iki partili bir demokratik rejime doğru gittiğimiz ve gitmemiz gerektiği olgusunun tüm siyasi paydaşlar tarafından paylaşılması gerekmektedir
Günün Sözü: 'YİTTİN YİTİLMEDİ, ÇEKTİN ÇEKİLMEDİ, BIRAK GİTSİN '...