AİLE DRAMLARI

Bir anne veya bir babayı düşünün, canlarından bir parça olan çocuklarını, evlatlarını aylarca hatta yıllarca görmüyor, iyi veya kötü haberini alamıyor. Bir anne, baba için ölüm dışında bundan büyük acı olamaz herhalde.

Bir anne veya bir babayı düşünün, canlarından bir parça olan çocuklarını,
evlatlarını aylarca hatta yıllarca görmüyor, iyi veya kötü haberini
alamıyor. Bir anne, baba için ölüm dışında bundan büyük acı olamaz
herhalde. Ama maalesef hayat denen süreç içerisinde neler yaşayacağımız,
nelerle karşılaşacağımız belli olmuyor. İnsan hiç ummadık zamanlarda, hiç
ummadık yerlerde olabiliyor. Kadın ve erkek şu veya bu şekilde bir araya
gelip bir birliktelik kuruyor. Birbirlerinin hayatlarını paylaşıyor.
Birbirlerinin vücutlarını, birbirlerinin duygularını paylaşıyor. Fakat
herkes, herkesle bir ömür yaşayacak diye bir şey yok. Çok zor bir süreç
sonunda ortaya çıkan evlilik çatısı, anlaşmazlıklar, uyumsuzluklar ve
daha başka sebeplerle yıkılabilir. Kadın ve erkek evlilik kurumunun
gereklerini yerine getiremeyince ayrılıklar kaçınılmaz olabilir.
Kadın ve erkek her şeyi aşıp, yeni bir hayat için yeni başlangıçlara doğru yol
alırken bir gerçek de kendini göstermeye başlar. O gerçekte hayatın her şeye rağmen
devam ettiğidir. Kadın ve erkek ayni zamanda evlat sahibi ise durum daha da zor ve
daha da karmaşıktır. Herkes kendi yoluna giderken anne ve babadan daha fazla zarar
görecek olanlar tabi ki olanları anlamaya çalışan çocuklardır. Çocuklar büyümekle,
kendi ayakları üzerinde durmakla anne ve baba arasında sıkışan bir hayat
yaşayacaktır. Bu düşüncelerin yaşandığı ve anne ile babası arasında sıkışmış bir
çocuğun yüzündeki ifadeye bizzat tanık oldum. İki yıl önce ayrılan bir çift,
birbirlerinin hayatlarından tamamen çıkmaya çalışırken, birbirlerinden bir ömür
ayrılamayacaklarını anladılar. Çünkü ortak bir bağları, bir çocukları vardı. Ama her
ikisinin de yaşamaya çalıştığı bir de hayatları vardı. Kadın yeniden evlendi. Adam
ise henüz evlenmeyi düşünmüyor. Kadın yeni eşiyle, tatil planları yapmış, çocuğunu
ise bu tatil
sırasında babasına bırakmayı düşünmüş. Babası ise çocuğuna işlerinin yoğunluğundan
dolayı fazla zaman ayıramayacağını eski eşine söyleyerek çocuğu alamayacağını
belirtiyor. Ve başlayan tartışma. Kendini fazlalık gibi, engel gibi hisseden bir
çocuk.

Bu üzücü olaya istemeden de olsa tanıklık ettikten sonra, etrafta bu şekilde yaşanan
hayatlar olduğunu, benim yaşadığım olayın sadece bir örnek olduğunu anladım.
Düşünebilir misiniz, anne ve babası boşanmak üzere olan bir çocuğun aklından
geçenleri. Kendi dünyasında, cevap aradığı soruları. Hele bu çocuk yaşça da henüz
belli bir olgunluğa erişmemişse her şey çok daha zordur. Bu konularla ilgili bir
takım olaylara hepimiz mutlaka şahit olmuşuzdur. Konu ile ilgili Virginia
Üniversitesinde yapılan bir araştırmaya göre, çocukların boşanmadan hemen sonraki
dönemde çok ağır şekilde etkilendikleri, bu etkilenmenin iki ile altı yıl arasında
normale dönmeye başlandığı saptanmış. Bazı çocukların anne ve babanın boşanmasının
ardından normal bir hayat yaşamaya başladığı gibi bazı çocuklarında hayatı boyunca
ezik, mutsuz ve güvensiz olduğu tespiti de yapılan bilimsel araştırmalarda ortaya
çıkarılan bir durum. Yani en başta da söylediğim gibi kimse kimseyle bir ömür
beraber yaşamak zorun
da değil. Evliliklerde böyle bir kural yok. Ama her şeyin en doğrusu en başta
düşünülmeli. Yapılan bir hatanın bedelini suçsuz insanlar ödememeli.
Bu haber 508 defa okunmuştur

:

:

:

: