Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Avrupa Birliği (AB) ülkeleri ve ülkemizde de emeklilik sistemleri iflas sinyalleri vermektedir. Bunun temel nedeni elbette sistemin finansmanında bozulan aktüeryal denge yapısıdır. Özel emeklilik fonlarında olduğu gibi emeklilik menfaatı elde edecek kişiye yönelik “külfet-niğmet” dengesini gözeten 'kapitalizasyon” yöntemi yerine kısa vadeli denge sağlamayı amaçlayan ve emekli menfaatlerini çalışanın omuzlarına yükleyen Dağıtım Yönteminin (Pay As You Go Method) genelde uygulanması değişen demografik yapı nedeniyle emeklilik sistemlerini iflasa sürüklemektedir. Bunun neticesinde ise sistemde yapılacak olan düzeltmeler çalışanların sisteme katkılarını artırırken menfaatlerini törpülemektedir. Bu çerçevede, AB’de emeklilik sisteminde alınması düşünülen önlemlerden bahsetmeden önce sosyal güvenlikte başlıca finansman yöntemleri olan 'kapitalizasyon” ve “Dağıtım (Pay As You Go Method)” yöntemlerini kısaca açıklamada yarar görmekteyiz.
Kapitalizasyon yöntemi, sosyal risklerin ileride doğuracağı ödemeleri karşılayabilmek için bir fon oluşturulması esasına dayanmaktadır. Bu yöntemde, matematiğe ve olasılık hesaplarına dayanan aktüeryal hesaplamaları ile üyelerin ödeyeceği sabit bir prim ya da katkı oranı belirlenerek gelir ve giderlerin sürekli dengede tutulması hedeflenmektedir. Bir anlamda, Kapitalizasyon yönteminde esas olan sigortalıların geleceklerini kendilerinin finanse etmesidir.
Dağıtım Yöntemi ise aktif olarak prim ödeyenlerin pasiflere sağladığı faydaların, gelecekte emekli olduklarında aynı düzeyde fayda sağlamasını amaçlayan bir sistem olarak tanımlanmaktadır. Bu sistemde, bir yılın gelirleri ile aynı ya da bir sonraki dönemin giderleri karşılanır ve bir dönemde sağlanan faydalar, aynı dönemde toplanan primlerle finanse edilmektedir. Fakat, nüfusun genel yapısı içinde yaşlı nüfus oranının artmasıyla birlikte, prim ödeyenlerin sayısının azalması veya prim gelirlerinin düşmesi yardımları tehlikeye düşüreceği gibi bu yöntemde iyi ayarlama ve kontrol gerekmektedir. Bu yöntemde emeklilerin elde edeceği faydalar, aktif sigortalıların ödediği primlerden elde edilen gelire bağlıdır. Dolayısıyla, bu yöntemde denge kurulamadığı zaman katkı oranları Kapitalizasyon yöntemine göre daha yüksek olacak ya da sağlanan yardımlar azaltılacaktır. Böylece, dağıtım yöntemi ile sosyal güvenlik prim yükü artacak ve bu yük sigorta primi ödeyenler üzerinde kalacaktır. Buna bağlı olarak da, işgücü üzerinde ki artan prim yükü, iş gücü maliyetlerini artıracak ve sonraki dönemlerde işsizlik düzeyinde artışa yol açacaktır. Dağıtım yönteminin bilinen bu olumsuzlukları ile yüz yüze gelen ülkemizin ve AB’deki emeklilik sistemleri çöküş sürecine girmişlerdir.
Sürdürülebilir emeklilik sistemi için öneriler hazırlayan Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, yaşlanan nüfus nedeniyle AB'de çalışma çağındakilerin sayısının 2012 yılında hızla gerilemeye başlayacağı uyarısında bulundu.
Komisyon, yaşlanan nüfus sebebiyle emeklilik yaşının 2030'lu yıllarda 70'e yükseltilmesi gerektiğini önerdi. Son 50 yılda AB'de ortalama yaşam süresinin 5 yıl arttığına ve son tahminlere göre 2060 yılına kadar 7 yıl daha uzayacağına dikkat çeken AB Komisyonu, halen 65 yaşının üzerindeki her bir kişi için çalışma çağında 4 kişinin bulunduğu AB'de bu oranın 2060 yılında, 65 yaşının üzerindeki her bir kişi için çalışma çağındaki 2 kişi olarak değişeceğini duyurdu.
Bu durumda mevcut emeklilik yaşının değiştirilmemesi halinde sosyal güvenlik sisteminin çökeceği uyarısında bulunan AB Komisyonu, emeklilik yaşının 2040 yılında 67'ye ve 2060 yılında 70'e çıkarılması halinde bile, emeklilerin çalışanlara oranı açısından bugün 60 yaşında emekliliğe karşılık geleceğini bildirdi. AB'nin projeksiyonlarına göre, emeklilik sisteminin sürdürülebilirliği açısından bugün 65 yaşında emeklilik, 2020 yılında 67 ve 2035 yılında 70 yaşında emekliliğe denk geliyor. Bu durumda 2040'lı yıllarda emeklilik yaşının 70'in de üzerine çıkarılması gerekiyor. AB üyeleri arasında Almanya, Danimarka, Hollanda, İngiltere, İrlanda ve İsveç 2020'li yıllarda emeklilik yaşını en az 67'ye yükseltmeyi planlıyor.
Ülkemizde ise aktüeryal denge gözetmeden erken yaşta emeklilik, çalışırken aldığı maaşın % 70’inden fazlasını almaya imkan veren uygulamalar sosyal güvenlik sistemini iflas ettirmiş ve her ay devlet bütçesinden katkı almayı gerektiren kambur haline getirmiştir. Tabloda bizim gibi davranan ülkelerin aynı kaderi paylaştığını görmekteyiz. Özellikle AB ülkesi olan ve iflas bayrağı çeken Yunanistan’da emeklilerin aldığı maaş çalışanların aldığı maaşın yaklaşık % 95.7’sini oluşturmaktadır. Söz konusu oranın AB ortalaması % 60 iken en düşük olan oran % 30.8 ile İngiltere’dedir. Yani, İngiltere’de emekliler KKTC emeklilerinden neredeyse daha az maaş almaktadırlar.
Netice itibariyle, KKTC’de de AB’de olduğu gibi gelecek yanında mevcut yapıyı da düzeltmede etkili radikal kararların sosyal güvenlik sistemi için alınması gerekmektedir.