Bunun adı terör

Her ülkede, trafik kazası olur. Bunun aksi düşünülemez. Ama bu kazalar günden güne artış gösteriyorsa ortada bir sorun var demektir.

Her ülkede, trafik kazası olur. Bunun aksi düşünülemez. Ama bu kazalar günden güne artış gösteriyorsa ortada bir sorun var demektir. Ve bu noktada atılacak her adım defalarca düşünülerek atılmalıdır. Bu kader değildir, olmamalıdır da. Ülkemiz 1974 sonrası yeni bir düzen kurmaya çalışırken, toplu taşımacılık sektörü de, hızla gelişen bir sektördü. Günümüze baktığımız zaman toplu taşımacılık hızla önemini yitirmiş ve zamanla tercih edilme anlamında adeta terk edilmiştir. Bunun tabi ki çeşitli sebepleri vardır. Bu noktada eğri oturup doğru konuşalım. Trafikle ilgili alt yapı yatırımları, yani kullandığımız yollar, kurallar ve daha birçok başlıkla ele alabileceğimiz konularda eksikliklerimiz, yapılan birçok yeni yatırıma rağmen mutlaka vardır. Peki, hiç kendinize sordunuz mu? Bizim toplum olarak hatalarımız var mı diye. Bulacağınız cevap mutlaka evet’tir. Bu konuda her şeyi devletten bekleme alışkanlığımızdan vazgeçelim. Bu noktada devlet ne yapsın. Yarından itibaren, özel araçların kullanılması yasaklansın mı? Ehliyet almak için yapılan tüm başvurular iptal mi edilsin. Her bir metre arasındaki mesafeye hız kamerası veya trafik polisi mi yerleştirilsin. Ülkeye ithal araçların girişi ikinci bir emre kadar askıya mı alınsın. Ne, nedir yapılması gereken. Bunları mı istiyoruz. Bir insanın yine insanlar tarafından yaratılmış olan bir canavar tarafından öldürülmesi nereye kadar kabul edilebilir. Bu küçücük memlekette, gideceğiniz en uzak yer süre olarak iki saati geçmez. Ama olmuyor, gidilecek yolu süre olarak on dakika azaltmak daha cazip geliyor ve her kaza sonrası söylenenler sadece dilde kalıyor. Yeni yollar, artan cezalar, kameralar, yeni polis istihdamları, artan araç vergileri, hiçbir önlem hiçbir ceza caydırıcı olmuyor. Araç sahibi olmanın bu kadar kolay olduğu bir ülkede, sürüş ehliyeti almanın bu kadar kolay olduğu bir ülkede, kazaların olması da kaçınılmazdır. Birçoğumuz kullandığı aracın gücünü, özelliklerini bilmiyor, aracın patlayan lastiğini değiştiremeyen, sadece direksiyon başında oturup sürücülük yapan bir toplumuz maalesef. Kimse darılmasın, artık çuvaldızı kendimize batırma zamanı gelmiştir. Öncelikle kural tanımıyoruz. Sık sık KKTC için “Korsan bir memleket” diyoruz ama aslında bunu yaratan biziz. KKTC sınırları içinde son beş günde beş canı yitirdik. Boşu boşuna. Acı olan nokta kazaların artışı ve kazalardaki insan faktörünün etkinliği. Yollarda arabalar, motosikletler, jeepler, ATV denen araçlar. Bir dikkatsizlik, bir vurdumduymazlık, saygısızlık. Ne çabuk unuttuk, boğazda genç bir kadınının veya mormenekşe kavşağında, ardında iki yavrusunu bırakarak trafiğe kurban giden genç çifti. Bafra’da bir yaşında bebeğin, adını bile bilmeden trafik canavarına yenik düşmesini. Girne, Lefkoşa yolunda ayni yerde yaşanan, ayni trajediyi veya Yenierenköy de yine trafik kazasında yaşamını yitiren insanımızı. Toplum olarak en başta kendimizi sorgulamalıyız. Devlet de gerçek anlamda kurumsal ve radikal kararlar almalıdır. Bu terörü durduracak her türlü önlemde ben bir vatandaş olarak üzerime düşeni yapmaya hazırım. Yeter ki bulunacak çözüm sadece maddi cezaya dayandırılmasın. Ve bir öneri; Bana göre trafik konusunda atılması gereken ilk adım, bu konuda, bilgili kişilerden oluşacak bir kurul oluşturmak. Bu kurul bir bakanlığa bağlı olarak çalışabileceği gibi ayrı bir daire ya da müdürlükte olabilir. Trafik konusunda atılacak her adımda görüş sunacak, öneri verecek, yönlendirecek ve de denetleyici erki olacak bir trafik kurulunun faydası mutlaka olacaktır.
Bu haber 716 defa okunmuştur

:

:

:

: