Rekabet Kurulu’nun oluşumuna aman dikkat!

Ülkemizde sürdürülebilir bir ekonomi ve kendi ayaklarımızın üzerinde durma adına önemli önlemler alınmaya başlanmıştır.

Ülkemizde sürdürülebilir bir ekonomi ve kendi ayaklarımızın üzerinde durma adına önemli önlemler alınmaya başlanmıştır. Ancak, bu önlemlerin isabetli olabilmesi için ülkemizdeki yapısal dönüşümün geciktirilmeden gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Hatta bu yapısal dönüşüm önlemler alınmadan önce hayata geçirilmeliydi. Aksi takdirde alabileceğiniz ve genelde kamu çalışanı ve emeklinin fedekarlığına dayanan önlemler amacına ulaşmazken tüm kesimlerin aynı ölçüde fedakarlık yapıp yapmadığı noktasında halkın desteğini yitirmiş olabilirsiniz. Dolayısıyla, behemehal ekonomik altyapının oluşturulması gerekmektedir. Ekonomik altyapıyla ilgili olarak öncelikle etkin serbest piyasa koşullarının oluşturulması ve bu yönde rekabet yasasına ve rekabet kuruluna işlerlik kazandırılması gerekmektedir. Türkiye’deki Anayasa düzenlemeleri gereğince devlete verilen para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici önlemleri alma, piyasalarda fiili anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve kartelleşmeleri önleme görevini yürütmek üzere Rekabet Kurumu kurulmuştur. Kurumun asıl görevi rekabet kurallarının düzgün çalışmasını sağlamak olarak özetlenebilir. Kurumun karar organı Rekabet Kurulu'dur.
Kısaca Rekabet Kurulunun temel görevi rekabetin korunmasıdır. Rekabetin korunması ise temelde araç olan hukuki altyapının ve bunu harfiyen uygulayabilecek irade ortaya koyan Rekabet Kurulu’nun oluşturulması ile mümkün olabilir. Bu çerçevede, hukuki altyapının içerisinde şu unsurların bulunması gereklidir: a) Rekabeti engelleyici, bozucu veya kısıtlayıcı anlaşma, karar ve uygulamaları; piyasaya hakim olan teşebbüslerin bu hakimiyetlerini kötüye kullanmalarını; rekabeti önemli ölçüde kısıtlayacak birleşme ve devralmaları önlemek ve bunun için gerekli düzenleme ve denetlemeleri yapmak, b) Piyasada etkin rekabetin sağlanması için kamu ve özel sektördeki karar alıcıları bilgilendirmeye ve bilinçlendirmeye yönelik girişimler ve c) Devlet yardımlarından yararlanılarak belirli teşebbüslere avantaj sağlayan ve piyasada rekabeti bozan yardımlar. Bu unsurları barındıracak şekilde “Rekabet Hukuku” içerisinde haksız rekabet, rekabet yasağı, ithalatta haksız rekabet, fikri mülkiyet haklarına ilişkin düzenlemeler ve rekabetin korunması hakkında kanun bulunmalıdır. Tabii ki, Rekabet Hukuku’nun bir araç olduğunu unutmamamız gerekmektedir. Önemli olan bu hukuku hayata geçirecek her türlü özerkliğe sahip, korkusuz, cesur, tarafsız, yansız, saydam ve hesapverebilir olan bir kurulun oluşmasıdır. Özellikle siyasetin finansmanından kaynaklanan siyasetçi-işadamı-bürokrasi arasındaki kronikleşen ilişki Rekabet Kurulu’nun başarısını tehdit eden en önemli unsur olacaktır. Rekabet Kurulu’nun cezalandırma veya yaptırım uygulama aşamasında temel kırılma noktası işadamı ve siyasetçinin baskısına karşı koymak olacaktır. Dolayısıyla, rekabet kuruluna atanacak kişilerin duruşu, dürüstlüğü, akademik ve iş başarısı toplum tarafından kabul gören, tüyü bitmemiş yetimin hakkına tevessül etmeyen ve her türlü çıkar için kişiliğini ayaklar altına alıp siyasilerin kuyruğuna takılı olarak yağcılık ve yalakalık yapmayan kişiler arasından atanması gerekmektedir. Aksi takdirde, hiç kuşkusuz siyasilerin ve işadamlarının oyuncağı ve rüşvetde ihtisas yapılabilecek bir kurul haline gelecektir. Yukarıda ifade etmiş olduğumuz hususlar ile esas amacımız ülke şartlarını da gözönüne alarak Nasreddin Hoca mantığıyla testi kırılmadan uyarılarımızı yapmaktır. Zira halen büyük akademisyen edalarıyla bazı bakanların kuyruğunda dalkavukluk yapan ve kendisini Kurul Başkanı ilan eden kişilerin olduğunu da açıkça vurgulamak isterim.
Bu haber 289 defa okunmuştur

:

:

:

: