Değişen dünya dünya düzeninde yeni bir dönem mi?

“Dünya düzeni’’ ifadesinden kasıt olarak kuralların ve kanunların yönetimi ve sevki anlamına gelmektedir. Bugün genelde devletler arası ilişkiler çok önemli iken, özel olarak ise, (kısmi) büyük güçler arasındaki ilişkilerin yeri yadsınamaz derecede büyük önem arzı etmektedir.

“Dünya düzeni’’ ifadesinden kasıt olarak kuralların ve kanunların yönetimi ve sevki anlamına gelmektedir. Bugün genelde devletler arası ilişkiler çok önemli iken, özel olarak ise, (kısmi) büyük güçler arasındaki ilişkilerin yeri yadsınamaz derecede büyük önem arzı etmektedir. Görünürde güç dengesi, kilit anlaşmalar, çeşitli uluslararası kurum ve kuruluşlar, serbest ticaret, devletler dışındaki organizasyonlar uluslararası
ilişkilerin ve yeni dönemin temel taşlarını oluşturmaktadır.Tarihsel olarak ise;
Dünya düzeninin evrimleşip gelişiminde büyük güçlerin savaşları yatmaktadır. Soğuk
savaşın son bulması ile (1945-1990) bir çok akademisyenin söylediği gibi yeni bir
döneme girilmiş ve daha da sonrasın da bu sistemden farklı olarak yeni dünya
düzeninde farklı farklı gelişmelere dünyamız seyirci olmuştur. 1990’larda Baba Bush
ile beraber yeni dünya düzeni kodifiye edilmiştir (Gulf War –Körfez Harbi) Bugün ise
oluşan dünya düzeninde devletler ve devlet olmayan aktörlerin uluslararası ilişkilerin vazgeçilmeyecek kilometre taşları olmuştur. 1990’dan sonra Kuzey Amerika, Avrupa ve Çin gibi önemli güçler her dönemde olduğu gibi su yüzüne çıkmıştır. 1990’dan sonra ticaretin serbestleşmesi ile( free Trade) dünya’da ticaret başka bir boyuta taşınarak ulus üstü şirketlerin dünya politikasında daha da etkili olmasının kapısını
aralamıştır. 2001’de ABD topraklarına gerçekleştirilen yabancı bir saldırı(11
Eylül-September) dünya sistemine Terör kavramını daha da önemli olarak bir kere daha sokmayı başarmıştır. İkiz kulelere saldırı sonucunda ortaya çıkan mali kayıp ise
100 milyar dolar civarında ABD ekonomisine etkide bulunmuştur. Bu saldırı ortaya
çıkan yeni dünya düzeninde önemli olarak güvenlik konusunda ABD’nin sınıfta
kaldığını göstermiş ve ABD’nin prestijini sarstığını ortaya koymuştur(teoride). 11
Eylül sonrasında söz konusu Bush Doktrini ile de ABD gelişmemiş ülkelere ve
teröristlere yardım ve yataklık eden ülkelere savaş ilan etme hakkını kendinde görmüştür. 2001 tarihini ABD için dönüm noktası olarak da adlandırabiliriz. Öyle ki ABD ve Terör yanlısı devletler karşı karşıya gelmiştir. Örneğin; Afganistan gibi... Afganistan’da uzun zamandan beri süre gelen ABD askerlerinin Taliban ile savaşı 1979’deki Sovyetler örneğinde olduğu gibi çıkmaza girmiştir. ABD askerlerini ve NATO kuvvetlerini Afganistan’da harekatlarını kısa dönemde başarılı görsek de uzun dönem içinde başarılı olacakları şüphededir.Obama yönetimi tarafından açıklanan, ABD askerlerinin Afganistan’dan geri çekilme süresi 2011 olarak açıklanması doğru bir karar olarak görülmemektedir, tartışma konusu da olmuştur.2003’de başlayan ABD’nin Irak macerası da Afganistan kadar olmasa da bilmece ve sorularla doludur. Ortaya koyduğumuz bu iki ülke yeni dünya düzeninde yeni oluşumları da beraberinde getirmesi mümkündür. 11 Eylül saldırıları dünya iyi ve kötü deneyimler katmıştır.Oluşan yeni düzende insanların kafasında yeni soru ve sorunları da beraberinde getirmiştir. Gelecek 10 yıl insanları kaygılandırmakta ve uluslararası ilişkilercilerin kafalarında düşünmelerine neden olan yeni bir düzeni anlamlandırmalarına ve sorgulamalarına sebep olmaktadır. 1990’dan sonrasından ABD hegemonyasının dışında, 2000’den sonra Çin faktörünü uluslararası sistemde adlandırır olmuşuzdur. Dünya politikasına yeni giren Çin, Ekonomisi ile ABD hegemonyasına kafa tutar vaziyettedir. Çin’in hızla gelişen ekonomisi( %11.2 yılda ,beklentiler % 9 civarlarında idi) ve dünya’nın en kalabalık nüfusu büyük güçleri ve orta büyüklükte devletleri (OBD) tehdit eder olmuştur.Çin büyük güç olsada demokratik olmayışı Batı ülkeleri tarafından dezavantaj olarak
görülmektedir.İnsan haklarına gösterilen ilgi ve alakanın az oluşu da eleştiri
konularından bazılarını oluşturmaktadır(1989 Pekin’de ki göstericilerin öldürülmesi
gibi) Çin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde veto hakkını elinde
tutmaktadır.(ABD – Çin Halk Cumhuriyetinin ilişkilerinin geliştirilmesi amacıyla
ABD tarafından Çin’e bir hediye olarak sunulmuş bir haktır.Sovyetlerin itirazlarına rağmen).Çin Halk Cumhuriyeti bir çok çatışma bölgelerinde etkin durumdadır.Mesela; Kore’nin yeniden karşı karşıya gelmesinde, Orta Asya’da, Hindistan’da, Güneydoğu Asya ...Elinde bulunan Nükleer güç (200 civarında nükleer silah) ve Uzun menzilli füzelerde Çin’in gücüne güç katmaktadır. 2009’da Çin tarafından açıklanan askeri doktrin de bu gücün saldırı amaçlı değil de defansif yani kendilerini korumaya yönelik bir güç olduğunu ifade etseler de, Çin uluslararası sistemde ve yeni dünya düzeninde önemli bir aktördür.


Fakat hegemon bir güç değildir. Nüfusu ve hızlı gelişen endüstrisi ile küresel
Isınmaya da negatif yönde etkide bulunmaktadır.Tüm ortaya koyduklarımızda gelecek 10 yıl içerisinde Çin’in dünya düzeninde önemi ortaya koymaktadır. Bugün Batı’nın eleştirileri Çin karşısında şu şekildedir; Çin mallarının ucuz ve kalitesiz
oluşu.İnsan haklarının ihlalleri konusunda sert eleştiriler gelmektedir. Bu
eleştiriler hem medya yardımıyla hem de diplomatik kaynaklarla Çin’in devlet erkanına ulaşmaktadır.Ayrıca gelecek 10 yıl içerinde Çin’de bulunan Komünist rejim ve Batı’da bulunan demokrasi arasında çatışma sorunları ortaya çıkacaktır. Çin gibi yükselen Brezilya, Hindistan, Rusya gibi güçler (BRIC olgusu) batı karşısında önemli bir rakip ağı oluşturmaktadır.Orta doğu ve Orta Asya bölgelerinde Batı’nın her türlü müdahalesi karşısında oluşan bir ittifak oluşmuştur.Değişen devletlerin çıkarları yeni
ittifak ve oluşumları da gelecek yıllarda oluşturacağı kesindir. Devletlerin real
politiği bazen ideolojilerinden daha da önce geliyor oluşu, gelecek yıllarda farklı
oluşumları da ve yeni vakaları da beraberinde getirecektir.

Bu haber 1336 defa okunmuştur

:

:

:

: