Başarının anahtarı olarak nitelendirebileceğimiz Yüce Önder Atatürk’ün sözleri arasında bir ifade vardır ki bugün üzerinde tekrar durmamız gerekmektedir. Bu ifade “ Hiçbir mazeret başarının yerini alamaz” olarak zihinlerimizi meşgul etmektedir. Dürüstlüğü, samimiyeti ve mütevazi kişiliğiyle takdir ettiğim UBP Genel Sekreteri Sayın Mutlu Atasayan da UBP için artık mazeret kalmadığına işaret etmektedir. Şöyle ki, genel seçim, Cumhurbaşkanlığı seçimi, yerel seçim ve parti genel başkanlığı seçimi derken UBP’nin hizmeti ertelemeye yönelik mazereti tükenmiştir. Seçimler yanında enkaz edebiyatı ve küresel kriz bahaneleri de halkın indinde artık değer bulmamaktadır. Zira UBP bunlara rağmen halka umut ve güven vererek iktidara gelmiştir. Bu mazeretlerin arkasına saklanıp başarısız olan UBP’nin akameti CTP’den farklı olmayacaktır. Almış olduğu tasarruf tedbirleriyle başta partililer olmak üzere halkın tepkisini alan UBP’nin ezberi bozarak belirli çıkar ve baskı gruplarının değil genelin duyarlılığını yansıtan politikaları uygulamasıyla halkın güvenini tekrar tesis edebilir. Seçmen davranışı açısından incelersek seçmen kendi duyarlılıklarını yansıtan ve güven veren güçlü partiler etrafında toplanır. Bu itibarla, UBP’nin bu misyon çerçevesinde halkın güvenine mazhar olmayı hedeflemelidir. Mali ve fiziki kaynakların bölüşümüne dayalı Makyavelist yaklaşımların siyasi partilere pek bir fayda sağlamayacağının artık idrak edilmesi gerekmektedir. Bundan sonraki yaklaşım, halkın genelinde adalet duygusunu zedelemeden fedekarlığı yaymak ve bugün alınacak acı tedbirlerin yarını kurtarmak için kaçınılmaz olduğunu halka anlatmak ve kavratmaktır. Bunun için ise siyasiler kifayetsiz ve dirayetsiz kalmaktadır. İşte bu noktada gerek UBP Hükümeti’nin gerekse muhtemel bir koalisyonun teknokrasiden güç almasının zamanı gelmiştir. Öngörülen tüm kararlarda halkın kabulünü almak için güçlü ve prestijli bir teknokrasiyi hükümet arkasına almalıdır. Öncelikle, Başbakanlık, Ekonomi ve Maliye Bakanlıkları ekonomi odaklı uzman kadrolarını güçlendirmelidirler. Bilahare, ekonomi ve sosyal alanda uzmanlığı ve akademik kişiliği toplumda itibar gören kişilerden bir Danışma Konseyi tipi oluşuma gidilmelidir. Bu konsey de Cumhurbaşkanlığı Danışma Konseyi gibi halka tanıtılmalı ve alınacak kararlar bu uzman ve akademisyenlerin katkılarıyla şekillenerek protokoller imzalanmalı ve halkın bilgisine getirilmelidir. Ekonomik Danışma Konseyi olarak adlandırabileceğimiz bu oluşumda dikkate alınacak en son kriter konseydeki kişilerin UBP’li olmalarıdır. Önemli olan UBP’li olsa dahi nepotizm ve popülizmden kendisini soyutlayarak uzmanlığı ve akademik kişiliği ile halkın genelinde itibar görmesidir. Ülkemizde ve hatta ülke dışında böylesi bir oluşuma katkı koyabilecek çok değerli kişilerin olduğunu vurgulayarak sözlerime son vermek istiyorum.