Yoğunlaştırılmış Şubat ve bugün

1974 yılından sonra, Kıbrıs sorununun çözülmesine yönelik olumlu yönde gelişmeler yaşanmadı, dersem sanırım abartmış olmam.

1974 yılından sonra, Kıbrıs sorununun çözülmesine yönelik olumlu yönde gelişmeler yaşanmadı, dersem sanırım abartmış olmam. Çözümün hala daha bulunmaması da bunun kanıtıdır. Bana göre, Kıbrıs sorunun çözüm sürecine en önemli katkı, karşılıklı geçiş kapılarının açılması olmuştur. İki toplumun yıllar sonra, kaynaşmaya başlaması, acıları, sevinçleri ve ortak paylaşılan her şeyi yeniden anlaması gerçek bir kazanç olmuştur. Tabi ki her iki toplumun yıllar içinde değişen ve gelişen, dünya görüşüne sahip yeni nesillere, bu sorunu anlatma yöntemleri farklı olsa da, her iki toplumun en başta kabullenmesi gereken gerçek, bu adanın paylaşılmaya mecbur olunduğudur.

Karşılıklı geçişlerin başlaması ve sorunu çözme adına yeniden görüşme kararının alınmasıyla beraber, adanın her iki tarafında da heyecan ve beklenti hâsıl oldu. Görüşme süreci, görüşmeciler değişse de devam ediyor. Hatırlanacağı gibi, KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimleri sebebiyle, Sayın Talat ve Sayın Hristofyas arasında yoğunlaştırılmış görüşmeler maratonu yaşanmıştı. Önümüzdeki mayıs ayında, güney Kıbrıs’ta seçim var. BM genel sekreterinin konu ile ilgili şubat ayında açıklayacağı bir rapor var. Bu bağlamda, Cenevre görüşmesi ile ilgili olarak bir açıklama yapan, BM genel sekreteri Sayın Ban iki taraf arasında ciddi sorunların olduğunu, yönetim ve güç konusu ile AB ve ekonomi konularında yaklaşımlar bulunduğunu, şubat sonuna kadar yoğunlaştırılmış görüşmeler ile ilerlenen konularla, çözümlenemeyen konuların belirlenmesinin önemine işaret etti. Ve “Bu da BM’ye kendi atacağı adımlara karar vermesinde yardımcı olacaktır” cümlesi ile de Cenevre zirvesinin özetini yapmıştır. Yani şubat ayında konu ile ilgili yeni bir değerlendirme yapılacak. BM de bu değerlendirmeye göre kendi pozisyonunun belirleyecek. Önemli bir başka nokta ise, Sayın Ban Ki Moon’un çözülmesi zor konuların başında gelen mülkiyet konusunda, teknik yardım anlamında destek olabilecek uzman sağlanabileceğini dile getirmesidir.

Bu gelişmeler aslında beklentileri doğruladı. Cenevre zirvesinden daha çarpıcı gelişmelerin çıkması zaten beklenmiyordu. Şimdi şubat zirvesi ve BM genel sekreteri Sayın Ban Ki Moon’un raporu beklenecek. Bunların yaşanacağı tarih açıklandığı zaman, yine bir umutla beklentiler yerini kim bilir nelere bırakacak. Tüm bunların yanında, adanın her iki tarafında da gelişmeler yaşanıyor. KKTC hükümeti çok tartışılan 13.maaş krizinin aşıldığını ve ocak ayı maaşıyla beraber 13. maaşın da ödeneceğini açıkladı. Ocak ayı maaşına %3 de artış var. Bu elbette bugünkü mitinge yönelik bir manevradır. Bu arada kabinede de değişiklik yapılacak. Hem de örneğine sadece, KKTC’ de rastlanacak türden. Kıbrıs Türkü iki yıldır sorunlarına çözüm getirecek iradeden yoksunken, iki yılda üçüncü kez kabine değişikliği yaşanacak. Neye göre, hangi amaca yönelik olarak bu değişiklikler yapılıyor bilen yok. Veya bu değişikliklerin bu topluma ne gibi bir getirisi olacak. İlk önce Sayın Eroğlu’nun Cumhurbaşkanı olmasıyla başlayan kabine değişikliği, daha sonra Sayın Küçük’ün kurultay hesaplarıyla değişti. Şimdi, ise bir değişiklik daha. Bu gidişle artık her bakan, her bakanlıkta görev yapacak bilgi ve tecrübeye sahip olacak. Bu gün miting günü. Günlerdir eylemler, grevler devam ediyor. 13.maaş ödenmesi karşılığında, hükümetin hangi kararları hayat geçireceği yakın zamanda belli olacak. Yeni vergilerin ve özelleştirmelerin kapıda olduğu söylesek herhalde abartmış olamayız. Bu konuların, getireceği gelişmeler tüm hızıyla tartışılıyorken. Hükümetin şu anki derdi. Bu günü atlatmak.
Bu haber 514 defa okunmuştur

:

:

:

: