28 Ocak

Bugün 28 Ocak… Ne olduğunu herkes biliyor… Ben de meydanda olacağım elbette…

Bugün 28 Ocak… Ne olduğunu herkes biliyor… Ben de meydanda olacağım elbette…

Ancak 28 Ocak, yıllardır hep gizlenen, 1958 ayaklanmasının yıldönümüdür, de ayni zamanda… Tarihsel açıdan çok önemlidir ve bugünkü miting bile onun önüne geçemez…

27 Ocak 1958 günü, Bozkurt gazetesine gelen bir telgraf yanlış tercüme edilerek, İngiltere’nin adanın taksimini kabul ettiği şeklinde halka duyurulur. Lefkoşa Türk Lisesi öğrencileri, ellerinde bayraklarla yollara düşerler… Yolda onlara, Kız Lisesi öğrencileri ve halk da katılır. Sarayönü’ne gelindiğinde, kendilerini ellerinde otomatik tüfeklerle İngiliz askerlerinin beklemekte olduklarını görürler. Sis bombaları, otomatik tüfek sesleri arasında, sömürge askerleri ile halk arasında, korkunç bir çatışma başlar. Bir taraf silah kullanmaktadır, öteki taraf taş, benzin şişesi, şu bu… Sarayönü’nde başlayan çatışma, Lefkoşa’nın Türk semtinin bütününü sarar… Bugünkü İnönü meydanında, İngiliz askerleri, yaralı bir arkadaşlarını hastaneye yetiştirmeye çalışan liseli gençlerin kullandığı bir arabayı tarar… Başka bir yerde, sömürgecilerin askeri araçları, insanların kemiklerini çatır çatır kırarak üstünden geçip, yaşlı bir kadını öldürürler. Çatışmalar, Mağusa’ya da sıçrar… Orada da Türkler ve İngilizler, birbirlerine girerler… Bir tarafta dünyanın en etkili ordusunun mensubu tam teçhizat kuşanmış sömürge askerleri, karşı tarafta İngiliz’in dediği gibi, çıplak elleri ile bir halk… Çatışmalar, ertesi 28 Ocak günü de sürer…

Sonuç: 8 Türk ölü… Yaralıların sayısını unuttum… Bir tanesinin rahmetli öğretmen Osman Karabulut olduğu aklımda… Küçücük çocuktum… Şehitlerden de adı aklımda kalan, bir tek askeri araçla ezilen Şerife Teyze ve Mağusa’da düşen, soyadını da hatırlamadığım, Fuat isimli bir genç! Sermet Kanatlı da var mıydı şehitler arasında yoksa hafızam beni yanıltıyor mu? Şimdi emin değilim… Sonradan okuduğum birinci elden göz tanıklarının anılarından aklımda kaldığına göre, lisede gençlerin başını çekenler, Gaziveranlı İbrahim (Öztoprak), Tremeşeli İbrahim (İlkman, rahmetli) ve Uzun Mesut ile Turhan Korun imiş… Hakkını yediklerim, beni affetsinler…

Rauf Denktaş, bu olayı farklı anlatır ama profesyonel örgütlü bir teşkilata olan inancının, o günkü dağınıklık karşısında, doruğa çıktığını ifade eder anılarında… Bu olayı benimsemediği izlenimini alırım onun söylediklerinden. Hemen denilebileceği gibi “İngilizci” olmasından değil! Örgütsüz, kendiliğinden bir kalkışma ile insanların kırılmasına sebep olunduğunu düşünmesinden.

Arif Hasan Tahsin, sayın Denktaş’ı doğrulamaz ve bir yerlerde, o gün ölenler Dr. Küçük’ün evine getirildikçe, sayın Denktaş’ın: “Bu ölüler bize lâzımdır” dediğini iddia eder… Yâni örgütlenmesinden de sorumlu olduğunu. TMT 17 Kasım 1957’de kurulduğuna göre, bu akla yakındır ama gizli bir örgütün içindeki birinin (Denktaş henüz ilk adam falan, değildir), her türlü eylemi kontrol altında tutabileceğine inanmak da zordur. Ancak o gün ölenlerin boşa ölmediği de bir gerçektir! Çünkü ancak bu olaydan sonra İngiliz bu adadaki Türk varlığını da hesaba katmadan, Kıbrıs Meselesi’nden kurtulamayacağını, iyice anlamıştır. BM Genel Kurulu’nun Kıbrıs Türk Halkı diye bir halkı dikkate alması da ondan sonradır. Zürih-Londra Anlaşmaları’na giden yolun açılması ise 1958 Haziran Olayları iledir. Günü gelince, onu da anar, anlatırız…

Ama her nedense, bu 27-28 Ocak Direnişi, bu toplumun aklından silinip çıkarılmaya çalışılmıştır hep! Ulus Ülfet, Mustafa Ertan, İsmail Beyoğlu ve Kubilay Altaylı’nın da adlarının anılmaması gibi… Onlar da TMT öncesindeki 9 Eylül Cephesi mensupları olup, bomba yaparken infilak etmesi sonucu şehit olmuşlardır. Ulus’un, liderlik nitelikleri de taşıdığı için, çok sevilmediği bile söylenir…

27-28 Ocak 1958 Olayları, Kıbrıs Türk Halkı’nın, özgün bir halk olma yolunda ödediği bedellerin başında gelir… Tarihimizi unutmayalım!

Mitinge de demokratik tepkimizi ortaya koymaya gidelim…
Bu haber 667 defa okunmuştur

:

:

:

: