KKTC’de iç huzursuzluk ve Sendikal Platform’un eylemleri

Aziz hatırası önünde her zaman büyük saygı, sevgi ve şükran duyguları ile eğildiğim Kıbrıs Türk Barış Harekatı’nın değerli Başbakanı rahmetli Sayın Bülent Ecevit demokratik özgürlüklere ilişkin inancını “düşünce ayrılıkları içinde ulusal birliği koruma güçlendirme sanatı” olarak tanımlamıştı.

Aziz hatırası önünde her zaman büyük saygı, sevgi ve şükran duyguları ile eğildiğim Kıbrıs Türk Barış Harekatı’nın değerli Başbakanı rahmetli Sayın Bülent Ecevit demokratik özgürlüklere ilişkin inancını “düşünce ayrılıkları içinde ulusal birliği koruma güçlendirme sanatı” olarak tanımlamıştı. Özellikle var olma savaşı gibi büyük ulusal mücadelelerin kazanılması ulusal gücün, ulusal gayret ve iradenin, varlığımıza yönelik tehlikelere karşı topyekün seferber edilmesine bağlıdır. 1985-90 yıllarında İngiltere Parlamentosu’nda tesis etmeye başardığımız 80 üyeli Türk-Kıbrıs’ın Dostları Karma Parlamento Gurubu başkanı, eski Donanma Bakanı Keith Speed, Annan Planı müzakere sürecinin en duyarlı dönemlerinde KKTC’deki ulusal irade’de bölünmüşlüğün ve iç siyasal çekişmelerin tehlikelerine işaret ederek, “ İngiltere, Hitler Almanyası’nın saldırganlığı karşısında, varlığına yönelik bu büyük ve esas tehlikeyi göz ardı edip ulusal gayret ve enerjisini iç siyasal hesaplaşmalarla israf etmiş olsaydı bugün özgür bir Avrupa’dan ve özgür bir İngiltere’den söz edemezdik” sözleri ile bizlere tarihi bir uyarıda bulunmuştu. Annan Planı müzakereleri sürecinde KKTC’de yapılan “barış hemen şimdi” mitingleri ile TC-AB tam üyelik müzakerelerine bir an önce başlama ihtiyacı Türk Kanadı’nın pazarlık gücünü önemli ölçüde etkilemiş ve kırmızı çizgilerimizden ciddi fedakarlıklara yol açmıştı. İngiliz Başbakanı Tony Blair’in İngiltere Parlamentosu’nda : “ TC-AB tam üyelik süreci olmasaydı Annan Planı’na Türk Kanadı’nın ‘evet’ demesini hayal bile edemezdik” sözleri ile Türk Kanadı’nın Kıbrıs sorununun çözümü için yapmış olduğu fedakarlıkların boyutlarını teslim etmişti. Bugün, muhalefet partileri-sendikalar-sivil toplum örgütlerinin önemli bir kesitinin katılımı ile KKTC’de başlatılan hareket demokratik özgürlükler çerçevesinde doğal karşılanabilir ancak deklare edilen hedefler ve zamanlaması açısından sakıncalıdır ve çetin geçmesi beklenen Cenevre görüşmeleri ile örtüşmesi tıpkı Annan Planı müzakere sürecinde olduğu gibi Türk Kanadı’nın pazarlık gücüne katkıdan uzaktır. Türk Kanadı’nın azami pazarlık gücü, müzakerelerdeki caydırıcılığı, kararlılığının uluslararası camia nezdinde etkisi ve inandırıcılığı, müzakere pozisyonumuza gerek KKTC’de gerekse Anavatan Türkiye’de hükümetler, siyasi partiler, işçi ve işveren örgütleri ve sivil toplum kuruluşları yanında geniş halk kitlelerinin vermekte olduğu açık ve geniş desteğe bağlıdır. Rum –Yunan kanadı, Kıbrıs’ta Helen egemenliği hedefini gerçekleştirmek için bir asırdan bu yana ulusal bir mücadele vermektedir. Kutsal ve en önemli milli bir hedef olarak benimsedikleri bu misyona yönelik şaşmaz bir ulusal birliktelik ve ulusal gayret sadece yöntem ve zamanlaması açısından ve ilk kez Temmuz 1974 yılında aksamıştır. Makarios ve Atina rejimi arasında çıkan kriz ve bunu takip eden Yunan darbesi. Kıbrıs’ta Türkiye’nin meşru müdahalesine zemin hazırlamıştır. Rum -Yunan kanadı, ilk kez kendi içinde patlak veren bu krizle, Kıbrıs’ta önemli bir bedel ödemek durumunda kalmıştır. KKTC’de bugün gelişmekte olan sendikal hareketin, küçük bir azınlığın kasıtlı istismarı nedeniyle görünüm açısından Anavatan Türkiye’ye başkaldırı şeklinde tecelli etmesi veya takdim edilmesi fevkalade üzücü ve sakıncalıdır. İlgili tüm yetkililerin sorumluluk bilinci, bu yönde yanıltıcı bir izlenime yol açmayacağına inanıyorum. 27-28 Ocak 1958 direnişi, ulusal mücadelemizin en önemli başlangıç sayfasıdır. Sendikal Platform’un bu tarihler itibarı ile planlanan mitingleri bu şanlı tarih sayfasına gölge düşürmemelidir. Kıbrıs Türkü’nün insanca ve özgür yaşama hakkı, kendi geleceğini belirleme hakkı, Kıbrıs’ın toprağında, bağımsızlığında ve egemenliğinde Rumlara eşit ağırlıktaki var olma hakkı yarım asırdan bu yana uluslararası hukuk ve antlaşmalar ihlal edilerek pervasızca çiğnenmektedir. KKTC halkı, refah ve mutluluğuna en büyük engeli teşkil eden bu ihlallere son vermek üzere meydanları doldurmalıdır. KKTC’ye yıllarca reva görülen insanlık dışı ambargolara, insanlık ayıbı siyasal ve ekonomik baskı ve izolasyonlara dur demek için yürümelidir! AB nezdinde Rumlara eşit düzeyde söz ve temsil haklarımızın işgaline son vermek için meydanlara çıkmalı ve uluslararası düzeyde büyük bir mücadeleye baş koyma kararlılığı ile meydanları doldurmalıdır. 2012 yılında, Kıbrıs Rum Yönetimi’ne geçecek olan AB dönem başkanlığının hukuksuzluğunu dünya’ya haykırmak ve uluslararası hukuk ve antlaşmaları ihlal eden bu hukuksuzluğa karşı Türk Ulusu’nu şimdiden harekete geçirmek üzere ve Türk kamuoyunda bu yönde ulusal bir şahlanışı tetiklemek üzere yurt içinde ve yurt dışında meydanlara dökülmelidir. Bunu başarabilen bir Kıbrıs Türkü, en az Rumlar kadar dünya’da varlığını kanıtlayarak, uluslararası alanda çoktan hak ettiği saygın siyasal statü ve etkinliğe kavuşabilecektir.

TANSEL FİKRİ
KKTC E.MALİYE BAKANI / E.BÜYÜKELÇİ
Bu haber 2763 defa okunmuştur

:

:

:

: