Türkiye Başbakanı Sayın Erdoğan’ın Kıbrıslı Türklerle ilgili sözleri hala
tartışılıyor. Hatta bu sözlere yenileri, yeni isimlerce eklendikçe tartışma büyüyor.
Vah benim memleketimin insanı. Son üç yıldır konuştuğun, tartıştığın konulara bak.
Ülkede sorunlar dağ gibi büyüyor ve biz bir çıkmaz sokakta dönüp, dolaşıp kendimizi
hep ayni yerde buluyoruz. Son üç yılda seçim üstüne seçim yaptık. İş öyle bir
noktaya geldi ki, memlekette her şey seçim ve seçim sonuçlarına odaklandı. Sandıktan
çıkana kadar her şey mubah. Transferler, kurultay, sonra genel sekreterlik, sen
yaptıydın ben yaptıydım kavgaları. KKTC’de siyaset yapmak için hiçbir meziyetinizin
olması gerekmez. İşte size, KKTC’nin siyasi yüzü.
Yıllarca sendikaları daha çok bağırın, daha çok bağırın diye ateşleyenler, bu gün
sendikaları ve yöneticilerini “Marjinal Gruplar” diye ayırıp, yargılama emriyle
karşı karşıya. Bu gün yaşananlar Türkiye, KKTC ilişkilerini gererken, suçlu
sandalyesinde eylem yapan ve “Besleme” damgası yiyen Kıbrıs Türk halkı var. Konu ile
ilgili Türkiye hükümet yetkilerinden ardı ardına açıklamalar gelirken, KKTC
hükümetinden hala daha ses yok. Çünkü Ankara, KKTC hükümetini pas geçti. Önce Sayın
Eroğlu ve Sayın Erdoğan telefonla görüştü. Daha sonra Erdoğan ve KKTC ikinci
Cumhurbaşkanı Sayın Talat’ın yüz yüze görüşmesi gerçekleşti. Sayın Talat’tan
istenilen, sol kesimin dizginlenmesi. Fakat kimse gerçeği anlatamamış olacak ki hala
daha sorunun sadece ekonomik paket olduğu düşünülüyor. Esas sorun işte tam bu
noktada ortaya çıkıyor aslında. Esas sorun halkın, toplumun duyarlılığını,
hassasiyetini anlatılmaması. Sorun, bu davranışlar, bu söylemler, bu
aşağılamalardır. Mitingde açılan pankartlar, evet rahatsız edicidir. Çünkü bunların
bu şekilde kullanılmak isteneceği biliniyordu. Ve evet pankartlar aşırıya kaçan
tarzda idi. Peki, Sayın Erdoğan’ın söylemleri, tarzı aşırıya kaçmamak değil de
nedir? Bunlar yaşanmışsa, bir topluma besleme denmesi normal mi?
Türkiye Başbakanı Sayın Erdoğan’ın sözleri aslında bir yerde de KKTC ve Türkiye
arasında hep bilinen ama söylenmeyen, söylenmeye cesaret edilmeyen bazı gerçekleri
de ortaya çıkardı. Bu gerçeklerde Türkiye’nin, Kıbrıs’ta bulunma sebebinin stratejik
konumla da yakından ilgili olması. Şimdi ben bu noktada ne beklerdim? Sayın
Cumhurbaşkanının, Sayın Başbakanın, Sayın Dışişleri Bakanının bu ülke gerçeklerini,
bu toplumun hassas olduğu noktaları, örneğin kimlikle girişlerin engellenmesini, iki
komşu ülke arasında sürdürülebilir bir ilişki çizgisinin oluşması için atılacak
adımları, Ankara yönetimine anlatmasını. İki ülke arasındaki ilişkilerin şuan
geldiği nokta her şeyin çözülebileceği noktadır. Bu konuların konuşulmaya
başlamasını fırsat bilip, her şeyi tartışmaya açmalıyız. Bu defa da bilinen
sorunları, sırf Ankara’nın tepkisinden korkarak gizlersek, bir daha kendimizi ve
rahatsızlıklarımızı anlatamayız. Bu cümleleri kurarken kendi şahsi fikrimin de ters
yönde olduğunu da belirtmek isterim. Yani Cumhurbaşkanı, hükümet yine bu halkı
suçlayacak, yine Ankara kızmasında ben koltuk kaybetmeyeyim noktasında olacak.
Nitekim bu yönde yapılan açıklamalarda var. Sayın Erdoğan’ın malum sözleri gündeme
düşmeden kısa bir süre önce hatırlanacağı gibi, KKTC Maliye Bakanı Sayın Tatar 28
Ocak mitinginin Türkiye karşıtlığına dönüştüğünü söylemişti. En başta da söylediğim
gibi KKTC’de konuyla ilgili hükümet tarafından bir açıklama gelmezken Türkiye
hükümet yetkilileri konuyla ilgili değişik görüşleri seslendiriyorlar.
Seslendirilen bu görüşlerde daha çok Türkiye ve Başbakan Erdoğan’a karşı olan tepki
ön plana çıkartılıyor. Fakat kimse “Beslemeler” hitabının verdiği rahatsızlıktan
bahsetmiyor. Önemli olan kendi rahatsızlıkları. Ve esas tepki hükümete. KKTC
hükümeti gerekli tepkiyi ortaya koymamakla suçlanıyor. Türkiye’nin Kıbrıs İşlerinden
sorumlu, Devlet Bakanı Sayın Çiçek de KKTC hükümetini suçladı. Hatta bunu bir
savunma aracı olarak kullandı. Sayın Çiçek’in sözleri şöyle “KKTC hükümeti arazi
oldu. KKTC hükümeti cevap verseydi Başbakan konuşmayacaktı. Rum ağzıyla konuşanlara gereken cevap verilmeliydi”. Aslında Sayın Çiçek haklı, miting günü hatta mitingin yapıldığı saatlerde bakanlık tartışması ve pazarlığı yapan hükümet gerçekten de arazi olmuştu. Şimdi, merak edilen KKTC hükümetinin tavrı.