Nihayet Cemil Çiçek

Bugün burada bir başka yazı okuyacaktınız… Yazıyı gazeteye atmak üzere eve gelirken, arabada radyo haberlerinden, Sayın Cemil Çiçek’in açıklamalarını dinledim. Eve gelince, hemen nete girip, açıklamanın tümünü okudum.

Bugün burada bir başka yazı okuyacaktınız… Yazıyı gazeteye atmak üzere eve gelirken, arabada radyo haberlerinden, Sayın Cemil Çiçek’in açıklamalarını dinledim. Eve gelince, hemen nete girip, açıklamanın tümünü okudum.

Yukarıda Allah var! Adamın söylediklerinin çoğu doğru… Zaten reaksiyon söylediklerinin ana fikrine değil, söyleyiş biçimineydi. Bir de başbakanı her kim kışkırtmışsa kışkırtmış, o talihsiz söz de ağzından çıkınca, herhangi bir Kıbrıslı Türk’ün tahammül göstermesi şansı, kalmamıştı. Yoksa bu bütçe açığı ile, bütün kamu kaynaklarını kamu çalışanlarına maaş vermeye yatırıp bu yoldan bir ekonomiyi yönetmenin mümkün olmadığını, zaten bilen biliyordu.

Ancak, yapılması gereken reformlar arasında, adadaki bütün işletmelerin özelleştirilip, Türkiye sermayesine dağıtılmasından ve çalışanların hayat standardını düşürmekten çok daha önemli şeyler olmalıydı. Çünkü önerilenler, bütçe açığı var diye, ekonomiyi bütçeye göre daraltmak yerine, ihtiyaca göre büyültmeyi ön görmeliydi.
Sürekli yazıp durduk bu son hafta boyunca… Giderleri kısmak da bir yoldur ama aslolan, gelirleri arttırmak olmamalı mıydı? Elbette ifrata varan harcamalar, kısılmalıdır. Ancak, bu ülkede devlet gelirlerini artırmak üzere, vergi salmaya kalkıldığında da gene Ankara uyarmıştır ki: “Bir kuruş daha vergi almaya kalkarsanız, reel sektörünüz, çökecek!” Vergi düzenlemesi gerekmiyor mu? Elbette vergi yasalarımızın elden geçirilip düzenlenmesi gerekir.

Ama her şeyin önünde, bu ülkede üretilen mal ve hizmetlerin, pazarlanabilmesi sağlanmalıdır. Siyasi durum gereği, dünyaya pazarlanamıyorsa, hiç değilse Türkiye’ye pazarlanabilmelidir. Yıllık minumum 1.300 milyar dolar açık veren bir ticaret rejimi, sürdürülemez. Mersin Limanı, behemahal açılmalıdır. Şu Senyoraj Vergisi meselesi, ciddi biçimde ele alınmalıdır. Nüfus meselesi, artık bir gurur sorunu olmaktan çıkmalı ve behemehal düzene sokulmalıdır. Bir adanın yarısındaki, canı burnunda bir ekonominin, Türkiye’nin işsizlik sorununa çare olabilmesi, mümkün değildir! Buradaki sosyal dengeleri de alt üst edip, iki halkın arasını açmaya aday olan bu mesele de artık stratejik düşünülmelidir.

Bu keşmekeşin tek sorumlusunun, Kıbrıs Türk siyaseti olmadığı da kabul edilmelidir. Bütün bu karmaşayı, bizim şükrancı siyaset esnafı ile Türkiye bürokrasisi birlikte tezgâhlamıştır. Şimdi ekonomimizi düzene koymamız haklı olarak istenirken, Türkiye bürokrasisinin buradaki “bol kepçe” politikası da ele alınmalıdır. Çalışma Bakanlığı tuvaletlerinin üstünde, “Bu tuvaletler, TC Yardım Heyeti tarafından yapıldı” yazıyor! El insaf… Büyükelçiliğin görevi, burada tuvalet yaptırmak mıdır? Yardım Heyeti denilen elçiliğe bağlı kurum, bu ülkede hükümeti atlayıp, özerk bir otorite olarak çalışamaz. “Kendi vatandaşlarım” deniliyorsa, o zaman o insanların yabancı olduğu kabul edilmiş olur ki aslında her gün yeni gelenler olmasa, onlar şimdiye çoktan Kıbrıslı oldular bile zaten… Ve bir kulak verilse, onların da bu adanın yerlilerinden farklı bir görüşlerinin olmadığı zaten anlaşılır. Kategorize ederek ayrımcılık yapan, Kıbrıslı Türkler’den çok önce, bu Yardım Heyeti mantığıdır. Bu da artık anlaşılmalı…

Evet… Yeni bir ekonomik yapılanmaya ihtiyacımız olduğu doğrudur. Fakat en az onun kadar, o yeni yapıyı sürdürebilecek bir de siyasi reform paketine ihtiyacımız vardır. Belki daha çok tartışacağız ama bu satırların yazarı, Başkanlık Sistemi ve ona uygun olarak Çarşaf Liste ile meclis seçimi önerisinde ısrarlıdır. Yüz altmış bin seçmeni olan bir memlekette, meclisi muhtar seçimi yapar gibi dolduramazsınız… Doldurursanız, popülizm sizi işte böyle boğar…

Sayın Çiçek’in söylediği “Bırakın kendi programımızı biz yapalım diyenler, büyük sorumluluk altına giriyorlar” tespiti, doğrudur. Ama biz, bir devleti, kendi kendimizi yönetecek olgunluğa eriştiğimizi iddia ederken, elbette ki sorumluluğu sırtlanmaya hazır olduğumuzun da farkında olmalıyız. Hazır mıyız?
Yürüyelim o zaman… Salınmaya gerek yok…

Ekonomik ve Politik Reform Programımızı, masanın üstüne koyalım… Hemen!
Bu haber 493 defa okunmuştur

:

:

:

: