ABD'nin Ankara Büyükelçisi Francis Joseph Ricciardone’nin Türkiye’ye Büyükelçi olarak atanmasında yaşananlar kadar bugün söyledikleri de polemik konusu oldu. Polemik konusu olan mevzu ise ‘’medya özgürlüğüdür’’. Konu, Türkiye’de 2 günden beridir aşağı yukarı tüm televizyon programlarında tartışılmaya çalışılıyor. Gazetelerde köşe yazarları kendi görüşlerini fikirlerini beyan ediyorlar.
Büyükelçi Ricciardone’nin söylemlerini tek tek yazmaya gerek yok. Kısacası olanları anlamıyormuş. B.Elçinin basına verdiği bu cevaplardan sonra Hüseyin Çelik’te ‘’B.elçilerin ülkelerin içişlerine karışma hakları yoktur’’ dedi. Çelik’e cevaben de ABD Dışişleri Bakanlığı’nın sözcüsü ABD’nin T.C Büyükelçisinin söylemlerine destek vermesi tartışmaları başlattı.
Büyükelçiler ülkelerin içişlerine karışabilir mi? Büyükelçinin görevleri nelerdir? İlk önce bunları bilmemizde fayda vardır. Kısacası diplomatların görevlerini neler yapabileceklerini, görevlerinin neler olduğunu ifade etmeye çalışacağım.
Büyükelçilik, diplomaside en yüksek rütbedir. Büyükelçiler bulunduğu yabancı devletlerde kendi devlet başkanını temsil eder. İki ülke arasında işbirliğinin (konsensus) arttırılması ve geliştirilmesi (developing) için işbirliği sağlar. Bir devlet atağı büyükelçisinin biyografisini gideceği ülkeye sunar ve o ülkenin devlet başkanının onayını bekler(agremen talebi). Gittiği ülkede hemen işine başlamaz. Güven mektubunu sunduktan sonra işine başlar. Diplomatlar görevde bulunduğu ülkelerin siyasi, ekonomik kültürel noktalarda gelişmeleri bağlı olduğu devletin Dışişleri bakanlığına rapor sunar. Diplomatlar arasında da iş bölümü ve hiyerarşi vardır. Büyükelçiler de bu hiyerarşide en üst rütbeli kişidir. Büyükelçinin görevlerinin içinde elçiliğin tüm harcamalarını kontrol etmekte vardır. Ateşeler tarafından yazıların haftalık ekonomik, siyasi raporları kontrol de ederler.
İlk önce yaşananları A.B.D büyükelçisi Ricciardone’nin tarafından analiz etmek gerek. Büyükelçinin geldiği ülkede böyle darbe planları yok. Hükümeti devirmeyi amaçlayan taraflar yok. Darbe niteliği taşıyan davalar olmuyor ya da tartışılmıyor. Türkiye’de yaşananları anlamaması normal bir durumdur. Diğer önemli bir hususta büyükelçinin açıklamalarını bu noktaya getiren ya da çeken yayınlar nelerdir? Hangi yayınları takip ediyor ya da kimlerden bilgi alıyor. Konu hakkında ne kadar bilgisi var buda tartışma konusudur. Bildiğimizi üzere Türkiye üzerinde son zamanlarda medya özgürlüğü hakkında ABD de ki bazı lobi kuruluşları baskılarını arttırma noktasında girişimlerini başlattıklarını biliyoruz. Bu propagandan da büyükelçi etkilenmiş olabilir.
Madalyonun diğer yüzünde de Türkiye vardır. Türkiye açısından bakıldığında önemli olan, seçimlerin yaklaşması ile büyükelçinin söylemlerinin iç politika malzemesi haline getirilmemesidir. Hüseyin Çelik’in Büyükelçi’nin söylemlerine çıkışı da yersizdir. Büyükelçiyi bu duruma sevk eden fikirler dizisi iyice araştırılmalıdır. Büyükelçiyi kendimizden uzaklaştırmak yerine daha da ılımlı olursak ABD-T.C ilişkilerinin seyri açısından önemli olacaktır. Büyükelçi basının sorduğu sorunun cevabına talihsiz bir cevap vermiş olsa da asmak yerine düşüncenin kaynağı öğrenilmelidir. ABD’nin de kendi büyükelçisini savunmasından başka doğal bir şey olabilirmi? Tekrar söylüyoruz önemli olan bu konunun iç siyaset malzemesi haline getirilmemesidir. Seçimler yaklaştıkça tansiyon ve söylemlerin dozu dahada artmaya devam ediyor. İktidar Partisi ve Muhalefet partisi arasında bu türkonuların iç politika malzemesi olacağını daha çok göreceğiz.