Yavru olmak

Vaktin birinde, Ankara’da bir diplomat, Kutlay Erk’e demiş ki: “Ben Kıbrıs Dosyası’nın bütün ayrıntılarına hakimim…”

Vaktin birinde, Ankara’da bir diplomat, Kutlay Erk’e demiş ki: “Ben Kıbrıs Dosyası’nın bütün ayrıntılarına hakimim…”

Kutlay’ın cevabı:

“ O sizin için bir dosyadır ama benim hayatımdır!”

Erk, haklıydı… Ankara’daki bir memur, o “dosyayı” okur… Belki ayrıntılarını da bilir ki öyle de değildir. Örneğin Kıbrıs Uzmanı geçinen Şükrü Sina Gürel’in Kıbrıs Tarihini okuyanlar, Lefkonuk ile Lefke’yi karıştırdığını, 1926’da Çiftçiler Birliği toplantısı esnasında, Lefkonuk’ta meydana gelen sol/sağ çatışmasının, Lefke’de geçtiğini yazdığını görürler. Oysa biri tarım merkezi idi, öteki ise madencilik merkezi… Alâkası yok! Ama gene de diyelim ki dosyayı daha dikkatli okuyanlar var…

Bir babayı “kaybetmenin” ve kırk yıl sonra kemiklerini teslim alıp, yarım bir tabutta gömmenin tadını bilebilir mi dosyadan? Kutlay bilir…

İsteyen, istediği dosyayı istediği kadar iyi okusun… On dördünde silah kuşanmanın, bir gece yarısı hiç bilmediği bir dağda tek başına mevziye girmenin tadını, bilebilir mi? Senelerce, içinde bir okka şeker, bir okka un, bir okka da pirinç, evde hazır bir bavulla yaşamanın tadını? Dosyadan öğrenebilir misiniz? Ya da geride dedelerinizin mezarlarını, çiftinizi çubuğunuzu bir gün terk edip, elde bir valizle, kendinizi tel örgülerin arkasına atmanın tadını anlatan bir dosya var mı? Bir defa da değil üstelik; üç defa…

Hangi dosya anlatır örneğin, yirmili yaşlarınızın başında, bir Esir Kampı’nda üç ay geçirirseniz, akşam üzerleri güneş Akdeniz’in üstünde batarken, kararan göğe yükselen karşıdaki İngiliz Üssünün ışıklarına bakarak, İstanbul’u hayal etmenin tadını? Ya etrafınızda 105’lik obüsler patlarken, kirpiklerinizi çamur eden beyaz toprağın kokusunu yazan bir dosya var mıdır? Obüsün üzerinize gelirken çıkardığı vınıltıyı anlatan, bırakın dosyayı, film bile yoktur; Er Ryan’ı Kurtarmak da dahil… Ya kulağınızı dibinden geçen elli kalibrelik makinalı tüfek mermisinin vızıltısı?

Acaba, herhangi bir dosyada; iki camii arasında beynamaz kalmanın nasıl bir ruh hali olduğu anlatılıyor mu? Kıbrıs’ta Türk; Türkiye’de Kıbrıslı olmanın, 4.Şube’de her gittiğinizde horlanmanın tadı var mıdır, dosyalarda?

Kırk yıl önce dedenizin göç ettiği köye gitmeye kalkıp da atalarınızın hatırasını bulacağınızı sandığınız evin yerini, bir sabır ağacından keşfetmenin acısını yazan dosya var mıdır?

Ne kendi vatanınızın, ne de gittiğiniz, hizmet etmekte olduğunuz “anavatanın” sizin olmadığını fark ettiğinizde, polis sizi gelip çalıştığınız devlet hastanesinden adam öldürmüş gibi alıp götürdüğü emniyet müdürlüğünde, suçunuzun “izinsiz oturmak” olduğu size söylendiğinde; nasıl hissettiğinizi anlatan dosyalar da var mıdır, örneğin?

Kırk yıl, uluslar arası anlamda “devletsiz” yaşayan bir halkın ne hissettiğini, yazan dosya var mıdır? Uluslar arası geçerliliği olan bir seyahat belgesi edinebilmek için, yüz yıldır savaştığı adamlara muhtaç olmanın, nasıl bir ruh hali olduğunu anlatan bir başka dosya ya da…

Veya, son kırk yıl içinde, bankadaki mevduatı üç defa batırılıp el konulan bir halkın, neye güveneceğini bilemeyerek nasıl bir paranoyak ruh haline girdiğini, hangi dosya anlatıyor örneğin? 1963’te bankalardaki bütün mevduata el konuldu… 1976’da bankalardaki bütün mevduat, resmi kurdan TL olarak ödenip, piyasa değeri karşısında resmen iç edildi… 2002’de ise doğrudan battı gitti… Bunun insanı ne hale soktuğunu anlatan bir dosya da yazıldı mı acaba?

“Dosyayı biliyorum…”

Hiçbir şey bilmiyorsun aslında! Çünkü ünlü tarihçi E.H. Carr, resmi belgeler için der ki: “ Yazanın, okuyanın o konu hakkında kendinin nasıl düşündüğünü sanması gerektiğini düşünüyorsa, öyle yazılan belgelerdir.”

Onun için ne Annan Planı’na neden “evet” dediğimizi anladılar; ne de şimdi neden bu kadar sinirlendiğimizi…

Dosyalarda ne yazdığına bakmayın siz… Yavru olmak, hiç hoşumuza gitmedi… Hiç kusura bakılmaya…
Bu haber 621 defa okunmuştur

:

:

:

: