Türkçülük düşüncesi nasıl doğdu-2

Ulusçular, ulusçuluk ile burjuvazi arasında ilişki kurulmasından rahatsızlık duyduklarını belli ederler...

Ulusçular, ulusçuluk ile burjuvazi arasında ilişki kurulmasından rahatsızlık duyduklarını belli ederler... Ama Turancılık’ın ilk ocağı İttihat ve Terakki’nin asıl politikasının “milli iktisat” yani Türk soyundan gelme burjuvazi yaratma politikası olduğunu, görmezden gelirler... Yani eğer milliyetçilik edecek burjuvazi olup da milliyetçiliği yaratamamışsa, kendiliğinden milliyetçi olan bir miktar subay, kendileri burjuvazi yaratıp, toplumsal taban edinmeyi denemişler ve bugüne kadar da denemeye devam etmektedirler! 1912’de İstanbul’da yayınlanan Sebi-ül Reşat dergisinde ünlü yazar Süleyman Nazif, ulusçuluğu “dış kaynaklı bir ideoloji” olarak eleştirir!

“Bir millet ki bir akidenin, akılcı kanıtları olmaksızın, sırf manevi bir takım sebeplerden dolayı muhafazasına hapistir; o milletin tenevvür ve terakkisi tabiatıyla geç olur. Ve belki de hiç olmaz! Gecikme ve anlayış konusunda, kayıt ve şartlara bağlı olan bu gibi milletlerdir ki daha makul düşünen, felsefe-i hayatı geniş anlamı ile idrak eden milletlerin hakimiyeti altına girerler!”

Türk ulusçuluğunun doğduğu yer, Rusya’dır. Türk ulusçuluğu, Kazan, Kırım ve Bakü’de doğmuştur! Ve ne kadar ilginçtir ki Kazan kürk ticareti ile, Bakü petrolcülükle, Kırım da her ikisinin yapılması ile zenginleşen Tatar ve Azeri kırması etnik yapıya sahip, birer burjuvaziye sahiptirler. Kırım’da İsmail Gasprinski (Gaspıralı), Kazan’da Akçuraoğlu Yusuf, Bakü’de Ahmet Agayef ve Fethali Ahundov (alfabenin Latin harflerine geçmesini ilk defa ortaya atan ve hatta bunu Osmanlı Encümen-i Daniş’ine tavsiye eden adamdır) , Başkırdistan’da Zeki Velidov, yine Bakü’de Neriman Nerimanov, Mehmedemin Resulzade; Kazan’dan Mirseyit Sultangaliyev... Hüseyinzade Ali... O Hüseyinzade Ali ki Ziya Gökalp Türkçülüğü ondan duyduğunu yazmaktadır ve kendisi ise “Uçurum sağdadır... Sola, sola” diye makaleler yayınlamaktadır .

Bunlar, Osmanlı topraklarında süren, “İslamcılık, Osmanlıcılık” kavgasının arasına deve dikeni gibi girip, Akçuraoğlu’nun, 1903’te yazılan; 1904’te Kahire’de yayınlanan Üç Tarz-ı Siyaset makalesi ile bugün anladığımız manâda bir Türk ulusçuluğunun yaratılmasının öncüleri olmuşlardır. Ve her biri de ama özellikle Akçuraoğlu Yusuf, ulusçuluğun ne olduğu konusunda hiç kıvırtmadan, bunun bir burjuva ideolojisi olduğunu kabul etmişlerdir. O güne kadar, Osmanlı toprağında bu yönde belirli bir fikir kargaşası hüküm sürmektedir. Örneğin Namık Kemal, 19.yy’ın başında Fransızca “patrié” kelimesinden çevrilmiş bir “vatan” kelimesi yaratmış ama ne olduğunu bir türlü tarif edemeyerek, kâh Kanuni zamanında onun yönetiminde olan toprakların, kâh Halife Ömer döneminde onun yönetiminde olan toprakların bu “vatan” olduğunu söylemiştir. “Millet”ten ne anladığı konusunda, “nation” ile Osmanlı “cemaat” kavramını hep birbirine karıştırmış, hep bir (olmayan ve kurulamayacak olan)

_______________________________

[1] - Niyazi Berkes, Türkiyede Çağdaşlaşma, s. 436.

[1] - Kemal Atatürk, 18. numaralı not defteri.  Bkz.  A. M. İnan age  s. 91

[1] - İ. Ortaylı age s.  145

[1] - Halit Kakınç, age.  s. 274

 

“Osmanlı Milleti”nden bahsetmiştir. Zaten, taa 1912’ye gelindiğinde de Türk lâfına ve ulusçuluğuna karşı çıkanlar Sebi-ül Reşat dergisinde , bunun “Tatarların bir uydurması” olduğunu, boşuna ileri sürmemişlerdir. Şimdi burada bir saptama daha yapalım:

O “Tatarlar”ın asıl önemli ideologlarından iki tanesi, sonradan Kemal Atatürk’ün yanındadırlar: Yusuf Akçura ve Ahmet Agayef (Ağaoğlu)... Zeki Velidov da (Z.Velidi Togan) ayni dönemde önemli bir üniversite hocası olmuştur, İstanbul’da... Yusuf Akçura, Rusya’da Rus burjuvazisinin partisi olan KADET Partisi’nden Duma’ya aday olmuş, partinin genel sekreterliğini de yapmıştır! Zeki Velidov, Bolşevik Partisi zamanında Başkırdistan Cumhurbaşkanı’dır...

______________________________________

[1] - Şerif Mardin, Yeni Osmanlı Düşüncesi’nin Doğuşu, s. 363.  İletişim Yay.  Ist: 1998

[1] - Niyazi Berkes, Türkiye’de Çağdaşlaşma, s. 436 YKB Yayınları, Ist: 2002

[1] - age s.  436

[1][1] - F. Georgeon age s.  128

Bu haber 313 defa okunmuştur

:

:

:

: