28 Ocak Mitingi’ni geride bırakırken, bu mitingdeki hedefin rasyonalitesi ve yakışıksız pankartlar bugüne kadar tartışılmaya devam etti. Ne acıdır ki, sözkonusu mitingde toplumsal varoluşun gerçek dinamiklerinden öte geçerliliğini yitirmiş ideolojik yaklaşımlar ve çökmüş statükonun bir nevi savunuculuğu yapıldı. Fevkalade memnuniyet vericidir ki; 2 Mart sürecinin şekillenmesine rasyonel hedefler hakim olmaya başlamıştır. İnşallah, bu genele hakim olur ve toplumsal varoluş yönünde sürdürülebilir hedefler ve buna yönelik toplumsal duruş ortaya konur. Peki “TOPLUMSAL VAROLUŞ YÖNÜNDE SÜRDÜRÜLEBİLİR HEDEFLER NELERDİR?” sorusuna nasıl yanıt verilebilir. Elbette, bu yanıt kısaca “toplumsal, ekonomik, siyasal, kültürel ve sportif açıdan varoluşumuzu engelleyen temel problemlerin ortadan kaldırılmasını hedeflemek” şeklinde olacaktır. İşte bu çerçevede aşağıdaki temel engellerin ortadan kaldırılması toplumsal varoluş yönünde temel hedef olmalıdır:
Öncelikle bugün mitingi düzenleyenlerin tamamının devamlı ifade ettiği, ama 28 Ocak Mitingi’ne taşımadığı Kıbrıs sorunu ve onun yarattığı olumsuzluklar,
Sürdürülemez mali yapı (bütçe açığının kabul edilebilir sınırlar içine çekilmesi),
Ekonomi ve devlet yönetiminin çağdışılığı (Bütçeleme sistemi, harcamaların şeffaflığı, hesap verebilirliği, kamu kaynaklarının rasyonel kullanımı ve nepotizm ve populizmden kurtulması, iç ve dış denetimin etkinleştirilmesi ve özellikle Sayıştay kurumunun güçlendirilmesi, Devlet Planlama Örgütü’nün işler hale getirilmesi ve plan/program sürecine geçilmesi, istatistik kurumunun güçlendirilerek bağımsızlaştırılması, topluma güven verecek devlet teknokrasinin güçlendirilmesi, nüfusun kayda alınması ve planlanabilir kılınması, vergi ve borç yönetiminin özerkleştrilmesi, vergi adaletinin sağlanması, kayıt dışı ekonominin önlenmesi, toplumsal fayda sağlayacak olan etkinlik ve verimliliğin esas alınarak özelleştirmelerin gerçekleştirilmesi, kamu yönetiminde kademe sistemine son verilerek performans sistemine geçilmesi, performansın ölçülebilir kılınması, devlet bütçesinin performans bütçe haline getirilerek Sayıştay müessesesinin bu yönde etkin kılınması gibi)
Yargının idari, kurumsal ve yasal sorunlarının çözülmesi,
Yolsuzlukların behemehal ortaya çıkarılması ve bu yönde sonuç alabilmek için toplumun haykırması,
İnsanı namerde muhtaç eden mevcut sağlık sisteminin sil baştan tekrar yapılanması,
Eğitimin değil Şırnak, uluslar arası kaliteli bir seviyeye çekilmesi,
AB ve dünya ile olduğu gibi ticaretimize yönelik Türkiye ile olan Mersin Kapısı ve buna benzer doğrudan ve dolaylı engel oluşturan kurumsal, idari, bürokratik ve yasal engellerin kaldırılması.
İşte yukarıdaki sorunların çözümünü hedefleyecek şekilde yapılacak bir 2 Mart Mitingi “Toplumsal Varoluş” mücadelesindeki hedefimizi sürdürülebilir kılabilecektir. Yani bu mitingde öncelikle bizi dünyadan tecrit eden Güney Kıbrıs’ın uyuşmazlığı ile AB ve BM’nin bize haksız uygulama ve yaklaşımlarına karşı tek sesle dünyaya haykırmalıyız. Türkiye ile olan başta Mersin kapısı ve iki devlet düzeyinde seviyeli ilişki gibi problemleri aile içi mesele olarak aramızda çözmeli ve başta Güney Kıbrıs olmak üzere kimseye koz vermemeliyiz. Yukarıda vurguladığımız birçok ekonomik ve yapısal problemin çözümünü sağlayacak ekonomik pakete ise sloganvari karşı çakmaktan vazgeçmeliyiz. Aksi takdirde yapılacak herhangi bir miting, mevcut yok oluşumuz ve statüko dediğimiz çürümüş yapımızı daha da kronikleştirmekten başka hiçbir bir yere yaramayacaktır.