Bu koalisyon kime yarar?

Bu ülkede özellikle siyasi arenada tarafsız olmak, tüm siyasi düşüncelere yakınlık anlamında eşit mesafede olmak neyin doğru, neyin yanlış olduğunun daha iyi anlaşılması için bir avantajdır.

Bu ülkede özellikle siyasi arenada tarafsız olmak, tüm siyasi düşüncelere yakınlık
anlamında eşit mesafede olmak neyin doğru, neyin yanlış olduğunun daha iyi
anlaşılması için bir avantajdır. Vatandaşlık vazifesini yerine getirmek adına,
eleştirmek, yapıcı yönde görüş belirtmek ve inanılan programa oy vermek elbette bir
görevdir. Fakat bunun yanında yapılan hataları, tutulmayan sözleri de gündeme
taşımak ve takipçisi olmakta bir vatandaşlık görevidir. Siyaset ve siyasiler gelip
geçicidir. Esas mesele toplum iradesidir. Siyasi partileri, siyasileri, bir bütün
olarak siyasi görüşleri benimseyen, yücelten veya olduğu yerden daha aşağıya çeken
yine toplumdur. Toplum değiştirmeye alıştıkça, daha iyiyi istedikçe, kendini
değiştirmeyen, yenilemeyen zamana göre proje üretmeyen yönetimler uzun vadeli
olamaz.


İçinde bulunduğumuz süreçte KKTC’de oldukça sıkıntılı günler yaşayan bir UBP hükümet
var. Aslında, hem kendi toplumu, hem de Türkiye hükümeti arasında kalmış bir durumda
UBP hükümeti. Türkiye hükümetinin tarihte hiç eşi olmayan bir Kıbrıs politikası var.
Türkiye hükümetine göre yıllardır bu ülkeyi yöneten siyasileri seçen, Kıbrıs Türk
Halkı en büyük suçlu. Bugün yaşadığımız duruma bakarsak, ülkenin içinde bulunduğu
çıkmazı düşünürsek Ankara hükümetine hak vermemek de mümkün değil. Yıllardır kim
gelirse gelsin değişmeyen, daha da büyütülen ve toplumunda alıştığı bu düzeni
kuranları seçtiğimiz için hepimizde suçluyuz. AKP yetkililerinin yaptığı ve
hepimizin canını acıtan açıklamalarla ortaya çıkan tablonun bir fırsat olduğunu daha
öncede söylemiştim. Bu fırsat iyi değerlendirilmiş olsa idi hem Türkiye, KKTC
ilişkilerinin bir adı olurdu. Hem Türkiye’nin KKTC yükü hafiflerdi, hem de Kıbrıslı
Türklerin geleceğe dair bir şeylerin değişeceği umudu artardı. Sorunlar gün yüzüne
çıkmışken, çözüm yolları aranır ve bir diyalog kapısı aralanırdı. Ama yapılmadı. Tüm
bunlar yerine yapılan bu durumdan çıkar sağlamak. Siyasi rant elde edip, bu ülkede
en önemli işi yapmak. İktidar da kalmak, iktidar olmak. Yapılan mitinglerin bana
göre en önemli getirisi, Kıbrıs’ın kuzeyindeki her yerden, her yaştan, her
cinsiyetten, doğduğu yere bakmaksızın binlerce insanın ayni düşünceleri
seslendirmesidir.


Ulusal Birlik Partisi ve Başbakan Sayın Küçük son günlerde bir karar aşamasında.
Hükümetin gidişatı, parti içi dengeler, Türkiye hükümeti ile sıkıntılı günler
yaşanan ikili ilişkiler hükümeti zorluyor. Ankara imzalanan protokolün
uygulanmasında ısrarcı. Bu Sayın Başbakanı oldukça yıprattı. Parti içinde bir kabine
değişikliği, bu değişiklikle ilgili beklentiler had safhada. Diğer yandan bir de
koalisyon olasılığı ve düşüncesi var. Bu düşünceleri bizzat UBP’li insanlar
söylüyor. Şu an tablodan anladığımız, Haziran ayına kadar yani Türkiye’deki
seçimlerin sonuçlanmasına kadar her hangi bir adım atılması gibi bir durum söz
konusu olmayabilir. Peki, bir koalisyon durumu ortaya çıksa bu durum kime ne
kazandırır. Tabi ki kurulması ihtimal bir koalisyon hükümetinin ortağı olmaya en
yakın parti ÖRP. Bu düşünce son zamanlarda yapılan tartışmalardan ve açıklamalardan
çıkardığımız bir sonuçtur. UBP’nin, ÖRP ile bir hükümet ortaklığı kurması meclisteki
parmak sayısını artırmaktan başka bir işe yaramaz. Elbette Türkiye hükümetine
yakınlığı bilinen ÖRP’nin hükümette olması şu an için iki hükümet arasındaki
ilişkilerin düzelmesi anlamında bir fayda sağlayabilir. Ama Ankara hükümetinin seçim
telaşında iken, KKTC ve hükümetinin nasıl şekilleneceği konusunda pek de ilgili
olduğunu söylemek zor. En azından şimdilik. Şu anki hükümete de ÖRP’ ye de toplumun
güveninin olduğunu söylemek zor. Her iki partide eylemlerin, mitinglerin yaşandığı
ve bir irade sembolü olarak ortaya çıkan 28 Ocak ve 2 Mart mitinglerinde toplumun
yanında değillerdi. UBP haliyle hükümet partisidir. Ve yapılan mitingler de hükümete
karşıydı. Özgürlük Ve Reform Partisi de bu süreçte sessiz kalmayı ve tarafsız
görünmeyi yeğledi. Yani esas nokta şu, toplumun sesine kulak vermeyen iki siyasi
parti topluma hizmet verebilecek mi? Bu noktada UBP den ihracı yasal bulunmayan
Sayın Tahsin Ertuğruloğlu’nun parti içindeki konumu nasıl olacak? İktidar olduktan
sonra ve Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında yapısal olarak ciddi değişikliklere
uğrayan, attı adımlar mahkemelerden geri gelen, toplumla gerginlik yaşayan hükümet bundan sonraki süreci nasıl
değerlendirecek. Önemli bir başka noktada sendikal platformun atacağı adımlar. Yeni
bir miting tarihi belirleme düşünceleri var. Bilindiği gibi hükümete, 25 Mart
tarihine kadar bir süre tanındı. Yani yine gergin günler kapıda. Mart ayı, dert ayı
derlermiş. Hak vermemek mümkün değil.
Bu haber 509 defa okunmuştur

:

:

:

: