Çağdaş bir devletin temelleri demokratik hukuk devleti olarak tanımlanır. Hukuk devletinin temel güçleri ise biri birine hükmedemeyen yürütme, yasama ve yargı erkleridir. Bu erklerin hemen ardından ise tamamlayıcı olarak ise “demokratik kültürün yaygınlaşması ve kurum ve kuruluşları ile tesis edilmesi” gelmektedir. Demokratik kültür yanında gerekli kurumsal yapının oluşmadığı ülkelerde basın gerçek anlamda 4. Güç olabilmekte ve demokrasinin güçlenmesi yanında yolsuzlukların önlenmesine katkı koyabilmektedir. Medyanın demokrasilerde “dördüncü kuvvet” olma niteliği kamuoyunun gücünden gelmektedir. Şöyle ki, Medyanın temel işlevi kamuoyunu oluşturma ve bilgilendirme görevidir. Ancak, bu kavramsal olgu günlük yaşantımızda pek işlerlik kazanamamakta ve maalesef medya demokrasiye katkı koyan değil DEMOKRASİYİ KATLEDEN bir yapıya bürünebilmektedir.
Dr. Barış Doster’in basında yer alan aşağıdaki ifadelerinde de medyanın günümüzdeki çarpık yüzü anlatılmaktadır: “Demokrasilerde bizi yönetenleri yine biz seçtiğimiz için, yönetenlerin demokratik denetiminde medyanın önemli bir güç olduğu kabul edilir. Ancak bu genel kabuller, günümüzde demokratik rejimlerde sorgulanmaktadır. Medyanın başta büyük sermaye olmak üzere, güç odaklarıyla yakın ilişkisi, onların yönetimine, yönlendirmesine açık konumu ve ekonomik yapısı, bu genel kabullerin sorgulanmasına neden olmaktadır. Medyanın ülkenin siyaseti, ekonomisi, dış ilişkileri, güvenliği, toplumsal ve kültürel yapısı üzerindeki etkisinin sorgulanması yeni de değildir üstelik. Fransız yazar Pierre Lazareff, 1942 yılında yazdığı ve 1945’te Şevket Rado tarafından dilimize çevrilen “Fransa’da Basın Rezaletleri” adlı ünlü eserinde Fransa’yı çökerten 4. kuvvetin içyüzünü anlatır. İletişimin, günümüzde yanına bilişimi de alarak, hem yükte hafif, pahada ağır özelliğiyle kâr oranı yüksek, hem de doğrudan beyinlere hükmeden bir sektör olarak öne çıkması, önemini ve yarattığı tehlikeyi artırmaktadır. Günümüzde 4. kuvvet söz konusu olduğunda pek çok kişinin aklına psikolojik harbin ve 5. kol faaliyetlerinin gelmesi bunun kanıtıdır. Medyanın bizzat kendisinin en yoğun tartışmaların odağında olması, siyasi, iktisadi, diplomatik çıkar hesaplarının ve kavgalarının en gözde, en etkili, en caydırıcı silahları arasında bulunması, tüm dünyada yaygın bir durumdur. Örneğin İtalya Başbakanı Berlusconi’nin iktidara tırmanırken medyadaki gücüne de kullandığı bilinmektedir. Venezüella lideri Chavez’e karşı birkaç yıl önce CIA ile birlikte darbe tezgâhlayanlar arasında, ülkenin bazı büyük medya patronları da vardır. Fransa’da aydınların, sendikaların, üniversitelerin, demokratik kitle örgütlerinin katılımıyla medyayı takip ve hatalarını teşhir etmek için “Medya Gözlem Evi” kurulmuştur”.
Gelelim ADA TV’ye ve Yönetim Kurulu Başkanı Ali ÖZMEN SAFA’ya!...
Ülkemizde belli kesimlerden nemalandığı için maksatlı yayın yapan, siyasi idelolojisine göre konu ve konuk seçen, sinsi planlarından ötütü gündemi yansıtan değil alakasız gündem yaratmaya çalışan, çıkaracağı her konuk için genel müdürden icazet alma zorundan kalan Medya kuruluşları varken ADA TV BU EZBERİ BOZMUŞ BİR KURULUŞTUR.
En iyi haber programı olmakla tarafsızlığını, yansızlığını ve objektifliğini tescil ettiren ADA TV, Farklı iktidar dönemlerinde borozanlık değil halkı her konuda bilgilendirmeyi misyon edinmekle gerçek anlamda 4. güç olduğunu isbat etmiştir.
Öncelikle Kıbrıs Türk Halkına sormak istediğim sual: “ADA TV’DEN DAHA ÇOK VE DAHA ZENGİN FARKLI GÖRÜŞ, KONU VE KONUKLARIN TEMSİL EDİLDİĞİ BAŞKA BİR MEDYA KURULUŞU VAR MIDIR? şeklinde olacaktır. Vicdani olarak bu soru yanıtlandığında tabi ki cevap HAYIR’dır. Yani ADA TV gibi temel yayın ilkelerine uyan başka bir kuruluş neredeyse KKTC’de yoktur.
ADA TV’nin bu niteliğe bürünmesindeki temel unsur elbette başta Yönetim Kurulu Başkanı Ali ÖZMEN SAFA olmak üzere kurumun program yapımcılarına verdiği mutlak özerkliktir. Bu tesbiti net olarak ifade edebilecek bir kişi olmaktan mutluluk duyuyorum.
ADA TV’de yaklaşık iki yıldır EKO-POLİTİK BAKIŞ adlı programı yapan bir kişi olarak açık ve net olarak ifade etmek isterim ki belirlediğim konu ve konuklara hiçbir suretle ne Sayın Ali Özmen SAFA ne de kurum yönetimi müdahale etmiştir. TABİİ Kİ, BUNLARI İFADE EDERKEN BİZLER DE PROGRAM YAPIMCISI OLARAK KURUMUN TARAFSIZ VE OBJEKTİF KİMLİĞİNE ZARAR VERMEMEYİ VE SEVİYELİ PROGRAM YAPMAYI İLKE EDİNMİŞ BULUNMAKTAYIZ.