Türkiye ve güney Kıbrıs’ta ayni zamanlı bir seçim hazırlığı ve heyecanı var. Siyasi
partiler adaylarını, kampanyalarını ve vaatlerini seçmene ulaştırmanın çabası
içinde. Türkiye seçimini 12 Haziran tarihinde yapacak. Güney Kıbrıs’ın seçim tarihi
ise 22 Mayıs. Türkiye de Ak Partinin yeniden tek başına iktidara gelmesi, yani
iktidarını devam ettirmesi elbette sürpriz olmayacak. Güney Kıbrıs’ta DİSİ, iktidar
partisi AKEL’e karşı azda olsa daha avantajlı. En azından yapılan anketlerin ortaya
çıkardığı sonuç bu yönde. Türkiye de şuanda hükümette olan ve Haziran seçimlerinde
de büyük bir sürpriz olmazsa iktidarını devam ettirecek olan AKP seçim
hazırlıklarını sürdürürken, pek de alışılmış olunmayan, farklı bir tutum izliyor. Bu
farkındalık aday listelerinin hazırlanması da ortaya çıktı. AKP yanında CHP ve
MHP’de de daha önceki dönemlerde milletvekilliği görevi yapmış, bakanlık yapmış,
parti genel başkan yardımcılığı yapmış önemli isimler aday listeleri dışında
kaldılar.
AKP’ de eski bakanlardan Kürşad Tüzmen, eski genel başkan yardımcılarından Dengir
Mir Mehmet Fırat ve Edibe Sözen gibi önemli isimler liste dışı kalırken kendi
iradesi ile seçime katılmayanlar da oldu. Seçimlere yeniden katılmayan isimler
arasında en dikkat çekici olanı ise eski maliye bakanı Sayın Kemal Unakıtan.
Bunların yanında, AKP’nin aday listesinde 78 kadın, 11’de engelli vekil adayı yer
alıyor. CHP’de adaylarını yenileyen siyasi partilerden. Özellikle partinin ağır topu
Önder Sav’ın aday gösterilmemesi büyük sürpriz oldu. Önder Sav yanında, CHP’de
listeye giremeyen isimler arasında Hakkı Süha Okay, Mehmet Sevigen, Berhan Şimşek ve
Kemal Anadol da var. MHP’de de 12 haziran seçimlerinde aday gösterilmeyen önemli
isimler var. Peki, bu gelişmelerin anlamı nedir? Bu konuyu sorgulayacak olursak,
akla gelen iki seçenek var. Öncelikle söz konusu partilerin genel başkanları bu
isimlerle çalışmak istemiyor. Veya partiler, vizyonlarını, görüşlerini, olumlu yönde
değiştirmek için yenilenme adına bir adım atıyor. Belki de seçim bölgelerine yönelik
yeni bir stratejide bu değişikliklerin yapılmasında etkili oldu. Bu duruma göre TBMM
%60 ile %65 arasında bir oranda yenilenecek. Aslında tüm bu bilgileri bu köşeye
taşımamdaki sebep şu, hem KKTC’de hükümet partisi içinde kabine değişikliği ile
başlayan tartışmaların ne kadar gereksiz ve zaman kaybettirici olduğunu anlatmak hem
de siyasetin bir meslek olmadığının altını bir kez daha çizmek. Siyasetin de artık
bir sınırı ve bir doyum noktası olmalı. Bu çökmüş sistem içerisinde başarısız olan
insanlar, tekrar tekrar bu sahneye çıkmasın. Sorumluluk almak, hele siyasetin
böylesi güven kaybettiği bir dönemde, çok ağır bir yüktür. Parti yönetimleri, genel
başkanlar, bu konuda cesurca ve radikal kararlar alsın.
Türklük tarihinin en parlak devrini yaşadığı padişah olan, Kanuni Sultan
Süleyman’ın ölümünden sonra bir isteği olmuş. Kanuni bu isteğini şöyle dile getirmiş
“Ben ölünce bir elimi tabutumun dışına atın. İnsanlar görsünler ki, Padişah olan
Kanuni bile bu dünyadan eli boş gitmiştir”. Yani, makamda mevkide bir yere kadardır.
Ama bu maalesef bizim ülkemiz için geçerli değil. Bu memlekette her şey makamla
ölçülüyor. Gelinen noktada toplum gerçekten tepkili. Seçim sistemi, siyasi partiler
yasası mutlaka gözden geçirmeli. Vekil adayları, bölgelere göre değil, genel olarak
seçmenin karşısına çıksın. Vekil aday adaylarını parti başkanlarına da abartısız
kontenjanlar vererek, gerçek anlam da söz konusu partinin delegeleri seçsin.
Bölgecilik devam edecekse, aday adayları önce bölgelerinde seçimle belirlensin.
Bunlar sadece ilk başta akıllara gelen önerilerdir. Ve tartışılabilir. Atılacak ilk
adım defalarca dile getirdiğimiz gibi siyasetin bir meslek olmadığının kabulüdür.
Bir başka önemli noktada seçilmiş olmanın her hakkı mubah saymadığıdır. İngiltere
Başbakanı, ekonomik kriz nedeniyle bir çok önlem aldı. Ekonomik fedakarlığa önce
siyasilerden, hükümetten ve kamu harcamalarından başladı. Tatiline bile en ucuz hava
yoluyla gitti. Peki, bizde avuç içi kadar mesafede olan bu coğrafyada bakanlara özel
araçlar, müdürlere özel araçlar, bu düzen nereye kadar? Öncelik makam, mevki ve
hırsların tatmininde olmasın. Hiçbirinin sonu yok. İyi hatırlanmak, kötü
hatırlanmaktan iyidir.
Kanuni’nin söylediği gibi bu dünyadan herkes eli boş gidecek.