Son günlerde yaşadığımız bazı siyasi olaylara akıl erdirmek çok zor. Öncelikle, birlikte mücadele verme kararı alarak “KENDİ KENDİMİZİN EFENDİSİ OLMA” sloganının arkasına toplanan sendikal platform ve bazı siyasi partiler enteresan bir şekilde papaz oldular.
Son günlerde yaşadığımız bazı siyasi olaylara akıl erdirmek çok zor. Öncelikle, birlikte mücadele verme kararı alarak “KENDİ KENDİMİZİN EFENDİSİ OLMA” sloganının arkasına toplanan sendikal platform ve bazı siyasi partiler enteresan bir şekilde papaz oldular.
Özellikle sol yelpazede duran BKP ve CTP’nin birbirlerine karşı yaklaşımı pek de şık olmadı. Yani sözde halk için memleket için yola çıkanlar kendi egolarına yenik düştüler. Sendikal Platform ve muhalefet partilerini bir tarafa bırakırsak iktidar partisinde de olanlara akıl sır edecek gibi değil. Bakanlıktan alınanların ve bakanlık beklentisi olan bazı milletvekillerin başlattığı isyanın temel nedenini net olarak hem UBP camiası hemde KKTC halkı bilmektedir.
KKTC siyasetinin açmazı yanında Meclis aritmetiğini tehdit olarak kullanan isyankarlar toplum çıkarını birtarafa bırakarak aslan payı ve sus payı arayışı içerisine girmeleri esef vericidir. BELLİ MAKAMLARI İŞGAL ETTİKLERİ ZAMAN KKTC DEVLETİ, HALKI VE PARTİLERİ ADINA NEREDEYSE KENDİLERİNİ FEDA ETMEYE HAZIR OLDUKLARI YÖNÜNDE NUTUK ATANLAR ŞU AN “BATSIN BU DÜNYA” TRİPLERİNE GİRMİŞ DURUMDA… Merak ettiğim en önemli konu taleb ettikleri aslan payı veya sus payını alan veya kendilerine taahhüt edilen söz konusu isyankarların vatan-millet aşkı söylemlerini içeren “U” dönüşü vaziyetlerine toplumun nasıl tepki vereceğidir. Ne üzücüdür ki, günümüzde bizlere yaşatılan gündem halkın beklenti ve ihtiyaçları ile örtüşmemektedir. Halkımız, içinde bulunduğu uçağın rotasını net olarak öğrenme telaşı yaşarken kabin personelinin kavgasına seyirci kalmaktadır. Halkımız eşel mobilin durdurulması karşısında toplu taşımacılığın gelişmediği ülkemizde devamlı olarak akaryakıtın zamlanması gerçeğini yaşamaktadır. Bu ise orta direk vatandaşın alım gücünü ve dolayısıyla refahını olumsuz etkilemektedir. Bu durumda ise halkımız “LOLOLO” dinlemek istememektedir.
KKTC halkı günümüzde yaşanan olumsuzluklar karşısında katlandığı sıkıntıların gelecekte giderileceği, refahın yakalanacağı, ülkede fedakarlığın adil olarak yapıldığı veya yapılacağı, yakın gelecekte özelleştirme dahil uygulanacak ekonomik politikaların net olarak ne olacağı konularında güven ortamının tesis edilmesini beklemektedir. Ekonomist olarak bizlerin beklentisi kabine değişikliği sonrasında behemehal KKTC’ye uygun bir ekonomik vizyonun ortaya konması, bunun gerekli idari ve teknik yapısının oluşturulması, ve paydaşların demokratik olarak sürece aktif katılımlarının sağlanmasıdır. Herşeyden öte KKTC olarak başta ekonomik olmak üzere her türlü soruna teşhis koyabilecek birikimli kadrolara sahip olduğumuzu ve dolayısıyla imzalanacak protokollarda bizlerin figüran değil baş aktör rolüne bürünmemiz gerektiğini toplumca haykırmamız yerinde bir tavır olmuştur. Tabii ki, film setine gelmeden torpille baş rol isteyen sendikal platformun aksine talep ettiğimiz rolün gereğini yerine getirerek rüştümüzü ispat etmemiz kaçınılmaz ve tartışılmaz bir gereksinimdir.