Ah anneciğim seni çok çok özlüyorum

Esen bahar meltemi ile yola koyuldu allı pullu beyaz bir at üstünde.Upuzun siyah saçlı,yeşil gözlü,kar beyazı gelinliği,başında elmas tacı,sırma telli zülüfleri andıran...

Esen bahar meltemi ile yola koyuldu allı pullu beyaz bir at üstünde.Upuzun
siyah saçlı,yeşil gözlü,kar beyazı gelinliği,başında elmas tacı,sırma telli
zülüfleri andıran... İncecik belinde saçları,upuzun duvağı,incilerle örülmüş
beyaz ayakkabısı.Atının arkasından gelen köy halkı,at ilerledikçe o gözlerine
inanamamıştı.Şarıl şarıl akan bir dere,uçsuz bucaksız bir orman,dağlarında koşan muflonlar,tavşanlar,uçuşan kuşlar,pırıl pırıl ırmaklar,akan pınarlar,hayatında görmediği ağaçlar,adını bile koyamadığı ağaçlar görmüştü.Çocuk denilecek yaşta güzeller güzeli gelin,tanımadığı,bilmediği komşu köye gelin gitmişti.Geldiği köy sanki bir cennet bahçesiydi. Amazon ormanını andıran ormanın ortasında güzelliği,bereketi tarif edilemezdi.Şiir gibi bir köydü.Gelini andıran boylu,poslu,sarı saçlı,deniz mavisi gözleri,aydın,dünya iyisi,yakışıklı mı yakışıklı,sırtında siyah takım beyaz gömlek,öylece bakakaldılar birbirlerine.Sonuçta mantık evliliği yapmışlardı.Birbirlerini hiç
tanımadan çıktılar bu upuzun yolculuğa...Günler ayları,aylar yılları
kovaladı.Yeşil gözlü bayan geldiği köyü sevgi ile kucakladı.Orayı sevmemesi
için hiçbir bir neden yoktu.Evine,yuvasına,eşine sırılsıklam aşık
olmuştu.Birbirlerini deliler gibi sevmişlerdi.Her akşam iş dönüşü kendi elleri ile
yapmış oldukları zivania şaraptan içerler,karşılıklı şarkı söylerler,dans ederler,dertleşirlerdi.Kışları oldukça ağır geçerdi.Lapa lapa yağan karın getirdiği
soğuğa karşı yanan şöminenin etrafına otururlar,pişirdikleri mantar,tarhana çorbası,av ürünlerini yerlerdi.Yemeklerin tadına doyum olmazdı.Güzeller güzeli
gelin anne Tanrı'ya hep şükrederdi.Mutlu bir evlilik,dünya tatlısı bir eş,bereketli bir yuva,her şey kendisi için mükemmeldi.Köy çok bereketliydi.Köylüler
hayatından memnundular.Evlerdeki bacalardan mutluluk tüterdi. Meyvelerden, sebzelerden,bağ üzümlerinden yapılan paluzelerin, sucukların, şarapların, zivaniaların, ceviz macunlarının,hellimlerin, fırınlarda pişirilen ekmeklerin, çörek lerin,pilavunaların,yemeklerin,samarellaların tadına hiç mi hiç doyum
olmazdı.Bayramlarda davullar,zurnalar çalınır.Köy halkı köyün ortasına
toplanır,şarkılar,türküler söylerler,dans ederlerdi.Her evden getirilen yemekler
yenilir.Sohbetler edilirdi.Köy halkı her konuda birbirlerini desteklerdi.Böyle bir
yerde yaşanmaz mıydı?Elbette yaşanır.Yazları çok serin geçerdi.Ağaçların altında masalar kurulur,yemekler orada yenirdi.Her evin bahçesinde güller
yaseminler,feslikanlar,fullar mis gibi kokardı.Güllerden gül suyu yapılır.Yapılan
gül suları muhallebi,sütlaç,sini tatlısı,katmerlere konurdu.Her şey çok ama çok
güzeldi.Gelin,çok küçük yaşta annesini kaybetmişti.Babası Müteahhit Osman
Memiş,annesi Eysultan Hanım,iki abiden biri Hamza Bey,otobüs şoförü,Hüsnü Bey,baş ustalığı işi ile meşguldü. Dillere destan efsane bir aileydiler.Güzeller güzeli anne,sanki o köyde doğdu.Orada büyüdü.Köyü hiç aklına gelmiyordu.Özlem duyduğu abilerini,akrabalarını bir süre sonra babasını da kaybetmişti.Eşinin aşkı,azmi ona acılarını unutturmuştu.Eşi çok büyük bir ihale kazanmıştı.Kereste ihalesini kazanmaları ailenin sevincini kat kat artırmıştı.Araçlar,aileler,işçiler,sırtsırta verdiler.Kazançlarına kazanç katmışlardı.Herşey yolunda giderken bir aralık ayı kara kışın başlangıcında yıl 1964'te savaşın çıktığı yılda komşu köye yani doğduğu köye dönmek zorunda olduklarının haberi gelmişti.İnanamadı haberin yalan olması için dua
etti.Silah sesleri altında evini,malını,mülkünü,ailesi ile birlikte terketti.Hüsnü
ağabeyinin yanına sığındı.Babasından kalma hemen ağabeyinin evinin yanına ilerleyen süreçte bir baraka yaptılar.Hemen yanına küçücük bir fırın yaptılar.Biricik aşkı,iki küçük oğlu ve eşi Mücahit olmuş ve hayat bir anda onlar için zehir olmuştu.Bir kaç gün sonra Rumlar köylerini yakmışlardı.Bütün olanlar karşısında olanları sadece seyretmek zorunda bırakılmışlardı. Dumanları seyretmek zorunda kalmışlardı.Gözyaşlarına boğulmuştu.Feryatları yeri göğü inletti.Her gün yanık yanık türküler söyledi.Durdu gün oldu ekmek yoğurabildi.Bazen aç baz en tok seyretti olanları bitenleri.Durdu yavrularına barakanın önündeki kayalığa toprak taşıdı.Sebze yetiştirdi.Çocuklarının karnını doyurmaya çalıştı.Mevzide tepelerde bekleyen iki yavrusuna,biricik aşkına hergün yemek taşıdı.Karınlarını doyurdu.Eve ise aralıklarla gelebildi.Yavruları,biricik aşkı silah sesleri durmak nedir bilmedi. Kıbrıs'ın dört bir yanından kötü kötü haberler,şehit olanlar,yaralananlar,yollarda kaybolanların haberleri geliyordu.Bütün eller havada Türkiye bizi kurtar diye bağırıyorlardı.Her geçen gün dünya başlarına yıkılıyordu.Dünya güzeli yeşil gözlü annenin çocuklarının açlığı onu günden güne bitiriyordu.Neler olduğunu anlayamadı.Önce annesini sonra bulmuş olduğu mutluluğu kaybetti.Ah anneciğim senin daha göremediğin bir çok değerlerimizi,gencecik dallarımızı kaybettik.Şimdi yanımda olabilseydin,başımı omzuna yaslayabilseydim...Bir kaç gün önce tek başıma köye gittim.Biliyor musun seni orada aradım?Yoktun.Bir sağa bir sola baktım seni bulamadım.Çimenlere uzandım.Gözlerimi kapadım.Daha dün gibi kulaklarımda sesin,o yanık türkülerin çınladı durdu.Yemyeşil gözlerin bir anda gözlerimde kilitlendi.Pişirdiğin yemek kokuları burnuma geldi.En çok yemeklerinden tavuk makarnayı özledim.Ah Tanrım nasıl da özledim o güzel yemeklerini. Üşüdüğümü hissettim.Şimdi yanımda olsaydın üstümü örtmez miydin? Örterdin annem sonra sıkı sıkı sarılırdın bana.Sonra doya doya koklaya koklaya öperdin beni karşılıksız.Çünkü sen annesin,gerçek annesin eşi benzeri bulunmaz bir annessin seni çok çok özledim canım anneciğim.Ladenler,papatyalar çiçek açtı.Kapımızın önüne diktiğin badem ağacını kestiler.Ağaç inadına filizlendi.Babacığımın elleri ile yapmış olduğu fırını yıktılar.Fırının yarısı ise duruyor.Fırının resmini çektim.Üzerinden üç taş aldım.Bir dilek tuttum.Taşı evime getirdim.Anneciğim biliyor musun?Barakamızı da yıktılar.Çeşmemiz duruyor ama akmıyor.Harup ağaçlarını kestiler.Ağaçlar ise yeniden yeşerdiler.Köyün adını ara bölge koydular.Çeşmenin yanından kocaman bir yol yaptılar.Yol Pirgo'ya doğru babacığımın tarlalar ının ortasından geçti.Babacığımın nöbet beklediği tepelerde şimdi askerler nöbet tutuyor.Karınları tok,hepsi mutlu,geleceklerinden eminler.Anneciğim daha dün gibi aklımda,tan ağırmadan sabahın karanlığında kalkar,hamur yoğurur,ekmek pişirirdin bizlere.Peynirimiz,yumurtamız yoktu diye pilavuna pişiremediğin için gizli gizli ağlardın.Canım anneciğim,çilekeş anam,sen dünyanın en güzel en değerli annesisin.Yokları varettin ve bizi yaşattın.Silah sesleri altında kaderine hiç şikayet etmeden bir lokma ekmekle başkalarının da karnını doyurdun. Bize iyiliği,güzelliği öğrettin.Altın öğüdünü hiç unutmadım.Önce başkasının karnını sonra kendi karnınızı doyurun derdin.Ah anneciğim seni çok özledim.Seni anlatmak çok zordur.Seni anlatmaya ne fermanlar ne de kainat yeter.Tanrı hiç bir evladı yavrusundan ayırmasın.Seni çok seviyorum canım anneciğim.Sizi çok seviyorum.

Bu haber 6818 defa okunmuştur

:

:

:

: