“Ekonominin dönülmez yolculuğu ve suni muhalefet”

Ülkemizde ekonomik açıdan alınan kararlar yıllardır neredeyse otomatiğe bağlanmış durumdadır.

Ülkemizde ekonomik açıdan alınan kararlar yıllardır neredeyse otomatiğe bağlanmış durumdadır. Yani iktidarda olan parti farketmeksizin öngörülen kararlar istikrarlı olarak alınmaktadır. Şöyle ki, muhalafetde siyasi partiler farklı söylemlerde bulunsalar dahi hükümetde aksi davranmak luksları ortadan kalkmaktadır.

İktidara gelen gerek sol gerekse sağ partiler, sürdürülebilir bir ekonomi oluşturma ve ona uygun önlemler alma vaadiyle Anavatandan kaynak almak için protokol imzalamaktadırlar. Dolayısıyla da, benimsemeseler ve politik açıdan uygun görmeseler dahi halktan saklamaya çalışarak önlemler almaktadırlar.

Cumhuriyetçi Türk Partisinin seçime gitmeden önceki tavrı ise hem ağlarım hem giderim görüntüsü vermişti. Protokol gereği sendikaların göç yasası olarak nitelendirdiği Kamu Çalışanları Yasasını ve eşel mobilin askıya alınmasını gündeme getiren CTP, zoru görünce geri adım atmış ve seçimden galip geldikten sonra bu yasaları uygulamayı hedeflemişti. Sözkonusu yasaları tartışmaya açtığını iddia eden CTP “ Sözde benimsemediği bir yasayı tartışmaya neden açtığını” partililerine dahi açıklayamamıştı. Böylesi durumlarda halkımızın verdiği yanıt apaçık “YEME BİZİ” şeklindedir.

GÜNÜN SONUNDA KAÇINILMAZ OLAN İKTİDARDA OLAN HER PARTİNİN SÜRDÜRÜLEMEZ ÜLKE YAPISINI DEVAM ETTİRMEK İÇİN TC’DEN YARDIM ALMAK ZORUNDA OLDUĞUDUR. YARDIM ALMAK İÇİN İSE ZARURİ OLAN PROTOKOLUN GEREĞİNİNİN YAPILMASIDIR.

Hükümeti devam ettirmek için sözkonusu protokolun gereğini yapmak zorunda olan başta muhalefet olmak üzere tüm siyasi partiler ucuz cesurluğu öncelikle bırakmalıdır.

Enteresan olan diğer bir konu ise satatükocu olarak suçlanan UBP hükümetinin almaya çalıştığı her önleme çeşitli mazaretlerle muhalefet ve sendikaların karşı çıkmasıdır. Daha açık bir ifade ile, statükoyu yıkmaya dönük her türlü girişim karşısında muhalafet partileri ve sendikalar statükonun yılmaz bekçileri kesilmektedir. Basmakalıp mazaretler ise ya kazanılmış hak ya da bizim şartlarımız farklıdır yutturmacasıdır. Ancak, salt muhalafet analyışı ile hareket ederken çökmüş ekonomik yapımızı ayağa kaldıracak yapıcı öneri getirememe acizliği içerisindedirler.

Kronik bütçe açıkları nasıl giderilecek?, sosyal sigortalar gibi halkın ensesinde kambur olmuş kurumlar nasıl düzeltilecek?, özelleştirmeye karşı tavır ortaya kayarken çiftlik haline gelmeden sözkonusu kurumlar nasıl özerkleştirilecek? gibi sorularının yanıtını maalesef veren yok !...

Ülkemizde gerek muhalefet gerekse sendikal hareketin günün gereklerini yansıtmayan suni mahlefetleri sürerken Güney Kıbrıs’taki muhalefet partilerinin ülke sorumluluğunu yansıtan yaklaşımları bizdeki muhalefete tokat niteliği taşımaktadır. Şöyle ki, başta emeklilik yaşının 65‘e çıkarılması olmak üzere, sosyal güvenlik yatırımlarının yeniden yapılandırılması, kamuya yeni girecek olanlara bizdeki gibi maaş düzenlemesi, kamuda maaş kesintisi, kârlı işletmelerin devlet bütçesine belirli miktar katkı yapması gibi birçok önlemde muhalefet sorumluluk almayı kabul etmiş ve populizm yapmayarak seçimi değil ülkenin geleceğini düşünmüştür.

Bu arada dünyada ne oluyor bakmakta da yarar vardır. Örneğin OECD verilerine göre çeşitli ülkelerdeki emeklilik yaşı 73 ile 59 arasında değişmektedir. Buna rağmen, Sosyal Güvenlik Kurumlarının varlığını devam ettirmek için emeklilik yaşının 70 üstü olması önerilmektedir.

Bu haber 1643 defa okunmuştur

:

:

:

: