Türkiye Dışişleri geçtiğimiz günlerde Suriye’de ki durum hakkında bir değerlendirme yapmıştı. Bu değerlendirmenin içinde baktığımızda yapılan vahşetin biran evvel sonlandırılması gerektiği vurgulamıştı. Tüm bunlardan sonra Ban ki Moon da Suriye Devlet Başkanı Esat’ı ziyaret etmişti. Bu ziyaretin hemen evvelsi günü büyük bir vahşet daha gerçekleşti. Bu da Esat yönetimin halen katliamlara devam edeceğinin bir örneği olduğu ve kimselere kulak asmadığını gösterdi. Şam yönetimin tüm bu yaptıklarına karşı Başbakan Erdoğan'da son gelişmeleri şu şekilde değerlendirdi.’’ Artık sabrın son anlarına geldik ve bunun için de bu süreç içinde Salı günü Dışişleri Bakanı’mı Suriye’ye gönderiyorum. Bu görüşmelerde mesajlarımız artık kendilerine kararlı bir şekilde iletilecektir. Bundan sonraki süreç verilecek cevaba ve uygulamaya göre şekillenecektir.’
Bu açıklamanın arkasından Erdoğan’ın direktifiyle Salı günü Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Şam’a bir ziyaret yapması bekleniyor. Tabi ki bu ziyaretin sade bir sıradan gezi ya da ziyaret olmadığını hepimiz biliyoruz. Erdoğan’ın konu hk değerlendirmelerini Ahmet Davutoğlu kendi ağzıyla bizzat Esat’a iletecek olması da çok önemli. Ankara’dan yapılan bu ziyaretin ana teması ise Şam yönetimi için halen çıkar yollarının olduğunu ayrıca da Şam’ın biran önce reformları yola koyması gerektiğini ifade edilecektir.
Bu ziyaret sonrasında Suriye ve Türkiye ilişkileri daha da hassas noktaya geleceği açıktır. Bu ziyaret daha gerçekleşmeden Suriye yönetiminden Ankara’ya bir mesaj geldi. Eğer Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Suriye’ye açık bir mesaj verecekse, silahlı terörist grupların sivillere, askerlere ve polislere karşı gerçekleştirdiği vahşi cinayetler ve suçları kınamayan Türkiye’nin duruşu hakkında daha kararlı bir cevap duyacaktır’ dedi. Kuşkusuz tüm bu cevaplar da Erdoğan’ın konu hk çıkışına bağlı olarak geldi. Şam yönetiminin burada unutmaması gereken bir noktada şu ki, Ankara’nın uluslar arası bağlamda Şam ile müzakere edecek tek aktör olduğu konusudur. Şam yönetimine her defasında Ankara’dan gelen mesajlara baktığımızda bizzat sorunda büyük aktör olan da Ankara’dır. Ankara’yı bu oyunda hiçe saymak manasız ve cahilliktir.
Suriye ve Türkiye ilişkileri tarihsel olduğu kadar birçok alanda birbirine bağlı halkalardan oluşmuştur. Bu sadece dış sorun ya da mesele değildir. Türkiye’yi de ilgilendiren bir meseledir. Bugün bir gazetede yazan bir köşe yazarı Türkiye’nin konu ile bağlantısı olmadığını ve Türkiye’nin Suriye politikasında yanlış yaptığını anlatıyor olması üzüntü vericidir. Hemen yanı başında 850 km lik sınırın olan bir ülkeye kaygısız kalmak insanlık dışı bir olaydır. Suriye’de yaşananlara Türkiye’nin müdahil olması Ankara’nın bu arenada daha etkin role soyunduğunun ayrıca da sesinin güçlü olduğunu göstermektedir. Suriye’de halkın Türkiye’den de beklentileri bu konuda çoktur. Buna paralel olarak da Ahmet Davutoğlu’nun ziyaretini değerlendirmek gerekmektedir.
Bu gelişmelere bağlı olarak bazı ağızlardan çıkan haberlere göre ileri ki günlerde Şam ve Ankara'nın savaşın eşiğine geleceği söylentisi şu an için doğru bir tespit değildir. Şam yönetimin bu noktada bir de kalbur sırtına Ankara'yı yüklemeyi göze alması şuan için söz konusu değildir.