KKTC cari açığından bahsetmeden önce cari açığı kısaca açıklayan Sabah Gazetesi yazarı Süleyman Yaşar’ın aşağıdaki ifadesine yer vermek istiyorum:
“Cari açık bir ülkenin ürettiğinden fazla harcaması anlamına gelir. Ürettiğinizden fazla yaptığınız bu harcamayı diğer ülkelerden borçlanarak karşılarsınız.
Gelelim ürettiğinizden fazla harcadığınız paranın niteliğine... Bu harcama, tüketim için de yapılabilir, yatırım için de. Eğer ürettiğinizden fazla harcamayı kazançlı yatırımlar için yapıyorsanız, borçlarınızı ödersiniz. Yok eğer bu harcamayı ancak uzun sürede geri dönüşü olabilen kamu yatırımlarında ya da bütçe açığını kapatmada kullanıyorsanız, dışarıdan bunun için borçlanıyorsanız, işte o zaman cari açık mutlaka sorun olur.”
2003 yılında 19.4 milyon $ cari fazla veren KKTC, 2004 yılından itibaren neredeyse cari açık dostu haline gelmiştir. Devamlı suretle cari açığı artıran KKTC’nin cari açığı 2008 yılında 390.3 milyon $’a ulaşmıştır. Aynı yıl içim KKTC’de GSMH’nın 3.995,6 milyon $ olduğu dikkate alındığında carı açık/GSMH oranının % 9.8 olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu durum ise günümüz itibariyle KKTC’nin cari açıkta birinci olmaya aday Türkiye’nin bile önüne geçen vahim durumda olduğunu göstermektedir.
KKTC’deki cari açık vehameti karşısında sorulması gereken soru “Devlet Politikası olarak ne önlem alınmaya çalışıldığı”dır. KKTC’nin izlemesi gerektiği yolu tespit için ise Anavatan Türkiye’nin ortaya koyduğu vizyona dikkati çekmek yeterli olacaktır.
The Economist dergisinin yayınladığı verilere göre Türkiye'nin, 2010 yılı cari açığı bakımından dünyada 56 ülke arasında yüzde 8,1’lik cari açığı olan Portekiz'in ardından 2'inci sırada bulunduğuna işaret edilen açıklamada, Türkiye'de yüzde 6,4 düzeyinde bulunan cari açığın GSYH'ye oranının, ekonomileri büyük sorunlar yaşayan Yunanistan, İspanya, İtalya, ABD gibi ülkelere göre daha yüksek olduğuna dikkat çekildi. Ancak, Türkiye açısından durum OECD’nin açıklamasıyla daha sıkıntılı hale gelmiştir. Buna göre, Türkiye’nin bu yıl % 6.5 büyüyeceği, cari açığın ise % 8,9’a yükseleceği tahmini yapılmaktadır.
İçinde yaşadığımız sürecin de gösterdiği gibi Türkiye aşırı değerlenen TL’nin tedrici olarak değer kaybetmesine müsaade ederek cari açığa ince ayar yapmayı hedeflemektedir. Ancak, cari açığı kapatmanın salt kur ayarlamasıyla mümkün olmadığı gerçeği karşısında TC yetkilileri yapısal önlemler üzerinde çalışma yapmaya başlamıştır.
Öncelikle ekonomi ile ilgili oluşturulan platforumla AK parti ekonomi kurmayları, devlet ve hükümet yetkilileri bir araya gelerek alınması gerekli yapısal önlemleri belirlemişlerdir. Bu çerçevede önümüzdeki dönemde öncelik verilecek ve 2012-2014 dönemini kapsayacak Orta Vadeli Programda detaylandırılacak hususlar aşağıdaki gibi sıralandı:
• Mali disiplin güçlendirilecek,
• Yatırım ortamının iyileştirilmesi ile ilgili eylem planı uygulamalarına devam edilecek,
• İstihdam artırıcı politikalar sürdürülecek.
• Kayıt dışılıkla mücadele kararlılıkla devam edecek.
• Özelleştirme Programı kararlılıkla uygulanacak.
• İhracata Dönük Üretim Stratejisi, Girdi Tedarik Stratejisi ve İhracat Pazarlarının Çeşitlendirilmesi Stratejisi çalışmaları tamamlanacak.
• İstanbul'un Uluslararası Finans Merkezi olması için yapılan çalışmalara hız verilecek.
• Enerjide dışa bağımlılığı azaltacak adımlara devam edilecek.
• Ar-Ge ve yenilikçiliğin geliştirilmesine yönelik programlar etkin bir biçimde uygulanacak.
Yukarıdan da anlaşılacağı gibi; Cari açığı kapatmak için ithal malların yerine rekabet gücü olan yerli üretimle ikame edilmesi, ülke içinde dış ticarete konu mal ve hizmet üretiminin çoğalması ve ihracatın rekabet gücü kazanması şartdır. İşte bunun için ise Türk parasının aşırı değerlenmesine ortam yaratılmamalıdır.
KKTC’de cari açığa karşı; iktidar partisi ekonomi kurmayları, devlet ve hükümet yetkilileri, muhalefet partileri, sendikal hareket, reel sektör temsilcileri yani kısaca tüm paydaşların ne yapması gerektiği ile ilgili aşağıdaki atasözünü hatırlatmak istiyorum.
KIZIM SANA SÖYLÜYORUM GELiNiM SEN ANLA