Hani bazen insanın içi acır öylece kalakalır,ne olduğunu anlayamaz,çaresiz içindeki acı ile yaşamaya çalışır.Boynu bükülür,hayata küser,kendi kendine sorular sorar. Bu içimdeki acı nedir?Neden beni buldu diye.Yavaş yavaş bu acıya alışır ama için için eriyip gider.Bir zamanlar Güzelyurt şehri Kıbrıs'ın en yeşil,en bereketli,ve en güzel şehri idi.Müstakil evleri ile mimarisi ile yemyeşil bahçeleri ile süslüdür.Narenciyenin geliri oldukça yüksek olup fabrikalarda çalışan memurlar ve işçiler evlerine bol kazanç sağlamış oluyorlar.1974 sonrası Güzelyurt'a gencecik bir nesil ve ağırlıklı aydın aileler yerleştirildi.Müthiş bir dinamikle dört elle sarıldılar hayata .Sokaklar,caddeler gülümsüyordu sanki.Her attığımız adımda tanıdık sıcacık yürekler,güler yüzler selamlaşarak,sohbet ederek ilerliyordunuz.Her mevsim bir başka idi.Güzelyurt'ta narenciyelerin kokuları içinizi rahatlatır.İnsanı rahatlatan,sakinleştiren portakal ve limon kokularıdır.Ateşin üzerine portakal ve limon kabuklarını koyarsak etrafa yayacakları koku bizleri daha rahatlatacak ve sakinleştirecektir.Baharda açılan beyaz çiçekler,narenciye ağaçları sanki gelinlik giymiş gibi ta içimizde hissediyoruz.O mis kokuyu ve çiçeğinden elde edilen çiçek suyu cildimize faydalıdır ve tatlılarımıza ayrıca bir lezzet verir.Greyfurt,mandalina,portakal,limon sağlığımız için c vitamini depoluyor,bizleri bir çok hastalıktan koruyor.Her evin bahçesinden rengarenk cemileler,sardunyalar,yaseminler sarkardı.Zaman ilerledikçe Güzelyurt ilgisizlikten erimeye başladı.Kimi insanlar yok pahasına evlerini sattılar.Girne,Lefkoşa'ya yerleştiler.Kimileri uzak diyarlara göç ettiler.(İngiltere,Avustralya)Bir zamanlar çarşısı narenciye sokakları,parkları cıvıl cıvıl,mutlu insanları ile dolu iken Güzelyurt neden bu hale geldi.Bu acımasızlık ilgisizlik neden?Bu vatanın coğrafyası bir bütün değil mi?Bir anneyi hayal edin iki tane çocuğu vardır.Bir tanesinin karnını doyuruyor diğerini aç bırakıyor peki bu adalet mi?Bu kadar bereketli topraklara teşvik fonu olmalı,daireleri tıklım tıklım doldurmak yerine tarımı çiftçiyi desteklemelidir.Köylü milletin efendisidir atasözü boşa denilmedi.Toprakta yetişen her besin insan sağlığına son derece faydalıdır.İşe yaramaz hiçbir bitki yoktur.Güzelyurt insanı savaşmalıydı bölgeyi terketmemeliydi.Bu güzelim şehri savaşlar her zaman zaferlerle sonuçlanır.İnsanoğlu bunu istesin ta yüreğinde hissetsin,aşk ile istesin her gün Mağusa-Lefkoşa'ya Güzelyurt'tan tonlarca su pompalanıyor.Oradaki halkın içme suları Güzelyurt su kaynaklarından temin ediliyor.İnsan söz konusu oldu mu akan sular durur.Elbette desteklenecektir.Peki yıllardır Güzelyurt bu kadar özveride bulunurken neden cezalandırıldı.Burada yaşayan halka kabuk değiştirdiler yazık günah değil mi?Betonlaşan Lefkoşa,Girne,Mağusa'ya da yazık günah değil mi?Bir apartman dairesi insana ne verebilir ki?Yüzyıllardır Kıbrıs insanı kuş sesini dinleyerek,yasemin kokusunu alarak güne başlardı.Bu kadar kısa zamanda nasıl bu şekilde kabuk değiştirilir.Sokağa çıkıyorsunuz hiç tanımadığınız yüzler yapılan düğünlerimizden yükselen müzik nağmeleri bize yabancı her şey ama her şey durmadan değişiyor.Tanrım neler oluyor bizler hassas insanlar çaresizce üzülerek bakıyoruz bu değişime.Her şey yavaş yavaş elimizin altından kayıp gidiyor.Tanrı'dan bir mucize bekliyoruz.Bizleri yeniden güçlendirecek bir mucize düşen yüzleri kaldıracak,burkulan kalpleri tamir edecek.Bugün sayım günü çok merak ediyorum.Biz Kıbrıslı Türkler acaba kaç kişi kaldık.Uyanmalıyız kendimize gelmeliyiz ve topraklarımıza sahip çıkmalıyız.Örf ve adetlerimizi korumalıyız.Kendi insanımıza değer vermeliyiz.Lefkoşa,Girne,Mağusa,Karpaz bizim olduğu gibi Güzelyurt da bizimdir.Yoksa mezarda yatan atalarımızın kemikleri sızlar.Yeşili,maviyi kucaklayarak Güzelyurt ve etrafındaki köyleri,Lefke-Yeşilırmak'a kadar buraları güzelleştirmek bizim elimizdedir.Mutluluk ve huzur buradadır.Her bir imkan buradadır.Savaşarak hayata yeniden başlayalım.Taş her zaman yerinde ağırdır.
Sizi Seviyorum.