Futbol, şüphesiz toplumun büyük bir kısmının üzerinde söz söyleyebileceği, yorum yapabileceği bir spor dalıdır...
Hatta, akılda daha kalıcı olsun diye bazı olaylar; futboldan, takımlardan ve futbolcudan örnekler seçilerek anlatılır...
Sakin kişiliği, babacan tavırları ile ülke siyasetindeki yelpazenin tüm kesimlerinden takdir kazanmış, Cumhuriyet Meclisi Başkanı Hasan Bozer’i dün televizyon ekranında izlerken, aklıma Fenerbahçe ve takım kaptanı Alex De Souza geldi...
Futbol sahalarındaki sakin kişiliği ve beyefendiliğiyle bilinen Alex’in takım arkadaşlarına; ‘Bu takıma haksızlık yapılmasın. Herkes görevini daha iyi yerine getirsin’ diye (Tabii ki Türkçe) bağırdığını hayal ettim...
Alex, o kadar kızmış ki, karşısındaki takım arkadaşının, ‘hareketim takıma yönelik olamaz, yanlış anlaşıldım’ demesini duyacak halde değil...
Takım kaptanı olmak için futbolda belli kurallar vardır...
Örneğin; tecrübeli olacaksınız, takım içindeki uyumu sağlayacaksınız, yeri geldiğinde kadrodaki as ve yedek oyuncular arasında denge kuracaksınız, en önemlisi de sabırlı olacaksınız...
Eğer, bu özelliklerin hepsini taşıyan, herkesin takdirini kazanmış bir takım kaptanı saha içerisinde, seyircinin önünde takım arkadaşına tepki gösteriyorsa...
O takımda işler kötüye gidiyor demektir...
Kaptan, maçtan önce defalarca konuştukları kuralların, takım arkadaşları tarafından ihlali karşısında agresif bir görüntü sergiler...
Kendisinden hiç de beklenmeyen bir ruh haline girer ve istemeden de olsa takım arkadaşlarının kalbini kırar...
Bu durumda, futbolcuların yapacağı iki şey vardır...
Birincisi; eğer, takım ve kaptan seviliyorsa onun kurallarına uyulacak, taraftarın sevgisi yeniden kazanılarak, kötü günler geride bırakılacak...
İkincisi; takım disiplini ve kuralları hiçe sayılarak, bütün sezon kaptana saç baş yoldurup, boş tribünlere futbol oynayarak bir alt kümenin yolunu tutulacak...
İşte bu noktada kararı kaptan değil oyuncular verir...