Deniz mavisi gözlerinde okudum seni satır satır, ey yüce dev insan Nazım Hikmet. Kırk yedinci yılında seni hasretle anıyorum. Senin yıllar boyu vatan hasreti çektiğin gibi; yasaklı yılların, özlemlerin, ayrılıkların, aşk kokulu yılların, sevdaların, bu diyardan giderken geride bıraktığın, ölümsüz eserlerinde dil, din, ırk ayrımı yapmadan, aydınlattığın insanlardan bir tanesiyim ve bugün kalbimle seni anmak istedim ve çok sevdiğim Bana İstanbul'u anlat şiirinle;
Bana İstanbul'u anlat
Dur bırak kaynasın
Kahvenin suyu
Bana İstanbul'u anlat nasıldı?
Bana Boğaz'ı anlat nasıldı?
Haziran titreyişlerle
Kaçak yağmurlarla
Yıkanmış, kurumuş o yedi Tepe
Ana şefkati gibi sıcak
Güneşte insanlar gülüyordu
Trende, vapurda, otobüste
Yalanda olsa hoşuma gidiyor söyle...
Hep kahır, hep kahır
Hep kahır bıktım be!
Dur bırak kalsın, açma titreyişim
Bana İstanbul'u anlat nasıldı?
Şehirlerin şehrini anlat nasıldı?
Beyoğlu sırtlarından bir yasak
Gözlerimle bakıp köprüler
Saray burnu minareler
Ve Haliç'e diyiverdim
Bir merhaba gizlice.
İnsanlar gülüyordu de
Trende, vapurda, otobüste
Yalanda olsa hoşuma gidiyor
Söyle... hep kahır
Hep kahır hep kahır bıktım be!
Dur kıpırdama kal biraz öylecene
Olur kokun İstanbul gibi,
Gözlerin İstanbul gecesi gibi
Şimdi gel sarıl bana kınalım
Gök Gubennin altında
Orda da beraber çok şükür diyerek
Yeniden başlamanın hayali
Hasretimin köyünde sanki bir pınar gibi
İnsanlar gülüyordu.
De trende, vapurda, otobüste
Yalanda olsa hoşuma gidiyor söyle...
Hep kahır hep kahır
Hep kahır bıktım be!
İşte öyle... Bu şiir o kadar çok şey anlatıyor ki daha fazla söze gerek yok. Ben okurken hep dünyamızda yaşananlar düşünerek okuyorum. Yüce insan Nazım Hikmet; Toprağın bol, mekanın cennet olsun. Aydın bilge yüklü insanlar dünya var oldukça var olacaklardır. Yasaklar konsa, zincirlere vurulsa, zindanlara atılsa, kalemler kırılsa, hiçbir güç bilge yüklü insanlığı, yok edemez.
Sizi Seviyorum