Her ülkede, her insanın sorunu vardır. Bizim de var. Diğer devletlere göre sorun çeşitliliği fazla olan bir ülkede sayılmayız. Uluslararası tanınmamışlığımızı bir kenara bıraktığımızda, bugün var olan birçok sorunumuzun kendi ürettiklerimizden kaynaklandığını söylemek hiçte abartılı bir yaklaşım olmayacaktır.
Bize göre her sorunumuzun kaynağında ya Türkiye veya bizi tanımayan dünya vardır. Kıbrıs Türk Hava Yolları’nı iflasa sürükleyen de Lefkoşa Türk Belediyesi’ni kaosa taşıyan da Başkent’i çöplüğe çeviren de Türkiye veya Dünya’dır.
Bize göre; yaşadığımız olumsuzlukların temel sorumlusu, ülkemizi idare etmeye talip olan, oy uğruna her yaklaşımı mubah sayan, halkı çeşitli ayrıştırıcı, düşman edici kavramlarla kamplaştıran, Türkiye veya Dünya’dır.
Biz, her ferdi mükemmel siyasilerden oluşan bir ülkeyiz. Bu nedenle hırsızlık, gasp, tecavüz ve yolsuzlukların, yavaş işleyen adalet mekanizmasının, bir türlü eğitime başlayamayan okullarımızın, kurultayda ortaya çıkan tablonun hatta yağan yağmurda oluşan sel baskınlarının sorumlusu ya Türkiye’dir veya Dünya.
Yani, ortaya çıkan hangi sorun varsa ondan bir başkasını sorumlu tutmak başvurulabilecek en kolay yoldur. Mücadele azmini yitirmiş, gelecekle ilgili bir hayali olmayan insanların sıkça başvurduğu en ilkel kaçış mekanizmasıdır. Var olan sorundan kısa sürede olsa kurtulma yoludur, insanın kendisini kandırmasıdır.
Peki, böyle mi olmalıdır?
Bilinç altında, beynimizin gerçekleri depoladığımız bölümünde, yaşadığımız problemlerin sorumluların Türkiye yâda Dünya olmadığını, siyasiler olduğunu hepimiz biliyoruz. Sıradan vatandaşın diğer bir vatandaşa verdiği en ufak rahatsızlıkta, bedelini en ağır şekilde ödediği, adaletin keskin kılıcını anında ensesinde hissettiği bir ülkede siyasiler, tüm topluma verdikleri bunca rahatsızlığın, huzursuzluğun, ortaya çıkan intiharların,uyuşturucu bataklığına sürüklenenlerin hesabını ne zaman verecekler? Başka bir deyişle, halka yaşattıkları bunca gerilimin, acı ve gözyaşının, insan hakları ihlallerinin bedelini, yalnızca seçimlerde tekrar seçilmemeleriyle mi ödeyecekler?
Eğer böyle olacaksa, düzen böyle kurulmuşsa, bu düzene itirazımız var. Biz bu gidişata hayır diyoruz. Her vatandaş gibi siyasilerde ülkeyi kötü idare etmesinin, hatta yapmadığı muhalefet görevinin sorumluluğunu üstlenmeli, adalet huzuruna çıkartılmalı, cezasını adalet önünde çekmelidir.
Ülkeler kanun ve kurallarla yönetilir. Bu kurallar kişiye göre değişmez. Her iktidara gelen kafasına göre iş yapamaz. Bu nedenle herkes kanunlara saygılı olmalıdır. Herkes saygılı olduğu halde sorunların çözümünde sorun yaşandığını iddia ediyorsak, o zaman oturup kanunlarımızın eksiklerini gözden geçirmemiz gerekir.
Meclisin mevcut yapısıyla sorunları çözerek azaltmadığı, erteleyerek çoğalttığı, iktidar partisinin içerisinde bulunduğu kompozisyon nedeniyle bundan sonra da Meclisin sorunları azaltmayacağı, aksine yeni sorunlar ekleyeceği bir gerçektir.
Öyleyse; Olası bir erken seçimde vatandaş olarak nasıl bir meclis sorunlarımızı çözer diye düşünmeye şimdiden başlamakta yarar var diyoruz.