Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı 'kendi çıkarlarını gözeten ve hissettiklerini dile getiren biri olarak görüyorum. ''Başta Filistinliler ve Boşnaklar olmak üzere dünya üzerindeki birçok Müslüman böyle düşünüyor.''
Türkiye'nin şu anda dünyanın en büyük 16. ekonomisine sahip. Türkiye, Bosna'ya karşılık beklemeden sermaye, yatırım ve barış getirdi. Sırplar bunu anladığı zaman hem Türkler hem de Türkiye ile olan ilişkileri değişecektir. Sırplar, Türklerin söylediği ya da yaptığı kötü bir şey söylesinler, ben onlara on tane iyi şey söylerim. Bu sözler Bosna-Hersek Üçlü Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanı Bakir İzzetbegoviç’e ait. Türkiye ve Türkler hakkındaki görüşlerini bu şekilde dile getiriyordu.Dün Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Mısır ziyaretinde yaptığı konuşmayı, merakla ve dikkatle dinledik. Konuşmanın içeriği, Erdoğan’ın sarf edeceği kelimeler oldukça önemliydi Çünkü ziyaret, İsrail’in Filistin topraklarında 60 yılı aşkın süredir yaptığı ve dünyanın seyirci kaldığı katliamlarına hız verdiği günlere denk gelmiş, İsrail -Türkiye ilişkilerinin en alt seviyede seyrettiği bir dönemde gerçekleşmişti.
Erdoğan, İzzetbegoviç’in dile getirdiği çerçevede, dünyada zulme uğrayanların hamisi gibi, kendinden emin,dinleyen ortalama akıl sahibi herkesin katılacağı, jest ve mimikleriyle oldukça samimi bir konuşma yaptı. İsrail halkına bu konuşma doğru çeviri yapılıp, canlı verilebildiyse, aklı başında ortalama insani değerlere sahip birçok İsraillinin de bu konuşmanın tamına katılacağına, hak vereceğine inanıyoruz.
İsrail halkı, kendilerine Tevrat'ın Tekvin kitabının 15. Bab'ında geçen “O günde Rab, Abraham'la ahdedip dedi: Mısır ırmağından büyük ırmağa, Fırat ırmağına kadar bu diyarı, Kenileri ve Kenizzileri ve Kadmonileri ve Hittileri ve Perizzileri ve Refaları ve Amorileri ve Kenanlıları ve Girgaşileri ve Yebusileri senin zürriyetine (soyuna) verdim” tanımlamaya dayanarak, o toprakların kendilerine vaat edilen topraklar olduğuna inanmaktadırlar. Bu tanımlamaya göre Fırat Nehri'nden Nil Nehri'ne kadar olan geniş bölge Yahudilere vaat edilmiş topraklardır. Sınırı ve çerçevesi belli olmayan bu tanımlamanın çerçevesi her geçen gün genişlemekte, dünyanın tamamını kapsamaya doğru evrilmektedir. Bu durumdan “bütün dünyanın Yahudilere ait olduğu, bunun için diğerlerinin öldürülmesi gerektiği fikrinin” giderek hâkim düşünce haline gelmeye başladığı sonucunu çıkarmak yanlış olmayacaktır. Bu bakış açısının “vaat edilmiş topraklar tanımın bütün dünyayı kapsayacak şekilde değişmesine, dünyayı korumak için Yahudi tanımı kapsamına girmeyen her insan türünün yok edilmesine, dünya dışından yönelecek muhtemel tehditlere karşı dünya dışında güvenlik önlemlerinin alınması gerektiği inancına doğru evirileceği kaçınılmaz görünmektedir.
Bu şu demektir. İsrail için Yahudi olmayan, hatta iyi Yahudi olmayan her insan, kutsal topraklara ulaşmak önünde bir engeldir ve bu engel mutlaka yok edilmelidir. Bugün var olan ruh hali budur. Bu hastalıklı ruh hali sınırlarımıza kadar dayanmıştır. Güney Kıbrıs’ta Rum komşularımız, önümüzdeki 20-30 yıl içerisinde hangi tehlikenin kucağına düştüklerinin farkına varacaklar ancak iş işten geçmiş olacaktır.
Ülkede tartışılması gereken sorunların en başında İsrail-Rum yakınlaşması gelmektedir. Rumlar için hayati bir sorundur. Rum tarafında ortaya çıkacak böyle bir durum bizi de doğrudan etkileyecektir. Rum hükümetini, Filistin’de yaşananlardan ders çıkarmaya, davet ediyor, Rum halkının geleceğini tehlikeye atmaması konusunda uyarmayı, gerçek dostlarının Türkler olduğunu hatırlatmayı insani görev kabul ediyoruz.
Bu harita her şeyi anlatmıyor mu?