Kuzey Kıbrıs’ta yıllardır düzgün ve temiz bir siyasi yapının özlemi, tüm kesimlerce seslendiriliyor...
Bu konuda ülkedeki sağcısı da solcusu da aynı noktada buluşuyor ve ‘Bu yapı bu şekliyle sürdürülemez’ diyor...
Ama ne hikmetse iş icraat noktasına gelince kimse oralı olmuyor...
Ülkede kurulan çarpık düzenden sadece siyasiler değil birçok kesim nemalanıyor...
Kimse kazandığı haklardan feragat etmek istemiyor...
Ülkedeki seçim ve halkoylaması yasasının değişmesi konusunda herkes hem fikir, fakat iş değiştirilmesine gelince söylenenler unutuluyor...
Ülkedeki hükümet partisinin 24 Şubat’ta kurultayı var...
Şu anda bütün dikkatler o yöne çevrilmiş vaziyette...
Eğer UBP bu kurultayı atlatır ve partide bir bölünme yaşanmazsa yeni başkana, aynı zamanda başbakan olacak kişiye büyük görevler düşüyor...
Öncelikle ülkedeki seçim sistemi ve delege şartları yeniden gözden geçirilmelidir...
Meclis’teki tüm partilerin ortak görüşü alınarak bu alanda köklü reform yapılmalıdır...
Kuzey Kıbrıs gibi küçük ve herkesin birbirini tanıdığı bir ortamda şimdiki yapıyla gidilecek yeni bir seçimin kimseye faydası olamaz...
Çünkü sandığa giden seçmenin önceliği her zamanki gibi oy pusulasında hizmet için aday olan kişilerin yerine tanıdığı veya kendine bir iyiliği dokunan kişi olacaktır...
Ülkedeki siyasi partilerin tartışması gereken bir başka konuda delege sistemidir...
Bir adam 30 yıldır delegeyse, bu vasfı nedeniyle partisindeki siyasetçileri parmağında oynatıyorsa burada herkesin oturup düşünmesi gerekiyor...
UBP hükümeti, Cumhuriyet Meclisi’nde elinde bulundurduğu çoğunlukla bugün birçok alanda başlatılan ve sekteye uğrayan reformları yapma gücüne ulaşmıştır...
Kurultaydan sonra, yaralar hızla sarılmalı ve ülke insanın geleceğini şekillendirecek yasalar hızla hayata geçirilmelidir...
Yaşayabilir ve kendi ayakları üzerinde duran bir yapının oluşması için adım atılmalıdır...
1974’ten sonra gelen bolluk ve ganimet düzeni içinde bugüne kadar birçok alanda yaşanan aksaklıkların farkına varılmadı...
Yönetenlerde tönetilenlerde birşeyler kapma peşinde olduğu için düzeni çok eleştirmedi...
Ancak şimdi o dönem bitti ve bu sistemin böyle gitmeyeceği görüldü...
Sistem çöktü..
Yılların ihmali sonucu ortaya çıkan tablo nedeniyle bugün ülkeden giden beyin göçü tartışılıyor...
Bu konuda suçu hep birilerinin üzerine atarak kimse kendini temize çıkaramaz...
Ülke yönetiminde dünden bugüne söz sahibi olmuş yöneticilerle birlikte onların icraatlarına ses çıkarmayan herkes bu yapıda ortak derecede sorumluluk sahibidir...
Tek suçu olmayanlar ise cennet gibi bir vatanda dünyaya gelen fakat gelecekte kendilerini bekleyen sorunların büyüklüğünden habersiz olan çocuklardır...
Geçmişin hataları belki düzeltilemez ancak güzel bir gelecek için çalışmak herkesin ortak hedefi olmalıdır...