Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin doğalgaz konusunda, Rum halkına yönelik zevahiri kurtarma amaçlı kandırmaca girişimleri çok da uzun süreli olmadı.
Ekonomik iflastan kurtulmanın ve müzakerelerde taviz vermeden adanın tümüne sahip olabilmenin reçetesini doğalgaza bağlayan Kıbrıs Rum Yönetimi, Afrodit adlı 12. parselde yapılan birinci teyit sondajından gelen resmi haberle hem ekonomik, hem de politik sıkıntıya girdi.
Rum lider Anastasiades'in müzakere masasına 7 aydır oturmamasının ardında elinde güçlü bir doğalgaz kozu ile masaya oturarak hem Türkiye'den hem de Kıbrıslı Türklerden önemli tavizler koparmak niyeti olduğu çıktı ortaya.
Anastasiades'in durup dururken, ortada fol yokken, yumurta yokken ve de daha müzakereler bile başlamamışken Maraş önerisini ortaya atması ve bu konuda önemli addettiği mevkilerdeki insanlara mektuplar yazıp göndermesi hiçte boşuna değildi. Bir taşla birkaç hedef birden vurmayı düşünüyordu mektuplarını yazarken.
Afrodit parselinde bulunan milyarlarca feet küplük doğalgazın Türkiye üzerinden Avrupa'ya gönderilmesi karşılığında önce Maraş'ı isteyecekti, arkasından müzakere masasına oturmak için Güzelyurt'u talep edecekti. Tam müzakereler başlamışken bir sorun daha çıkarıp masada soğukluk yaratacak ve arkasından Karpaz'ın Rumlara iadesini isteyecekti. Türk tarafı kem küm etseydi de zaten ayağa kalkmış olduğu masaya hiç oturmayıp, üstüne üstlük bir de Türkleri suçlayarak odayı terk edecekti. Anastasiadis'in ve DIKO kökenli stratejistlerinin planı ve müzakere stratejisi buydu.
Buydu ama Rumların güvendikleri doğalgaz dağına kar yağdı.
Şimdi gözüken o ki, BM ve AB artık Kıbrıs Rum tarafının arkasında değil. Hem iflas etmiş bir ülke olarak, hem de Kıbrıs müzakerelerinde Türklerden gelen her yapıcı öneriye sürekli olarak 'hayır' demiş olan taraf gözü ile bakıyorlar kendilerine. Annan Planı Referandumunda 'Hayır' oyu kullanmış olmaları da taze olarak hafızalarda ve unutulmuş değil. Bu nedenle de Anastasiadis'i masaya oturtmayı başarırlarsa, kısa bir müddet sonra Annan Planı kökenli bir planı masaya koyup kendisine imzalatacaklar ve bu sefer 'referanduma' da gitmeden BM Güvenlik Konseyi kararı ile uluslararası olarak yasallaştıracaklar, liderlerin üzerinde mutabakata vardıkları bu metni veya da anlaşmayı.
Önümüzdeki günler heyecanlı ve bir o kadar da sıkıntılı geçecek.