Kıbrıs, müzakerelerinin sürdürüldüğü bu günlerde, KKTC‘ni temsil eden Cumhurbaşkanı ve görüşme ekibinin, görüşmelerle ilgili olarak karartma uygulama politikası, halkı ciddi şekilde endişelendirip kaygılandırmaktadır.
Kıbrıs Türk Halkı, kaderini belirleyecek bir anlaşmanın, müzakere süreci ve sonuçları ile ilgili, Rum basınından bilgi alması da, ayrıca büyük huzursuzluğa neden olmakta.
Karartma politikası, halk arasında , çeşitli yorumların yapılmasına neden olmakta.
Karartma ile ilgili halk:
“Satıldık, açıklamaktan korkuyorlar.”
“Çok büyük tavizler verdiler, halka açıklayamıyorlar .“
“Bu çözüm değil, Kıbrıs Türk’ünü çözmektir.”
“Bizleri çok büyük trajediler ve tehlikeler bekliyor.”
“Bu gidiş, adada, bizi bitirir.”
“74 öncesine gidiş var.”
“Nereye götürülüyoruz?”
“Bu gidiş gidiş değildir.”
“Psikolojimiz bozuldu .”
Bunları, çoğaltmak mümkün.
Sözcü , Cumhurbaşkanı’nın, Siyasi Parti Başkanları’nı, Meclis’i ve Sivil Toplum Örgütleri’ni, müzakerelerle ilgili, bilgilendireceğini açıkladı.
Bu yeterli mi ?
Hayır.
Esas, halkın bilgilendirilmesi gerekmez mi ?
Güneyden, alınan bilgilerle yetinilmek , arkasından büyük kaygıların doğmasına da, neden olmaktadır.
Önceki günkü Güney Basınında çıkan, mülkiyet ve toprak tavizi ile ilgili haberler, Kuzeyde, yine büyük endişelerin yaşanmasına neden oldu.
Güneydeki haberlere bakılırsa, bulunmaya çalışılan, iki bölgeli, iki toplumlu bir çözümden, çok uzaklaşmakta olduğumuzu göstermektedir.
İki toplumlu ve iki bölgeli bir federal yapının, temelleri 1977 Denktaş ve Makarios arasında yapılan doruk anlaşması ile imzalanmıştı.
Anlaşmada, iki toplumun, kendi idari coğrafyasındaki toprakların, ekonomik açıdan verimliliği de göz önünde bulundurulacak. Nüfus iki toplumlu olacak.
Şimdi gelinen aşamada, güneyden gelen haberlere bakılırsa, bu esaslardan sarfı nazar edinilmiş görülmektedir.
İki bölgelilik, tarımıyla, üretimi ile toprağı ile mümkündür.
Doruk anlaşmalarının yapılmasının, gayesi de budur.
Türk Federe Devletinde, tarım yapacak toprak kalmazsa, Rum nüfus . Türk nüfusuna yakın, hatta zaman içerisinde, Türk nüfusunu geçerse, iki toplumlu , iki bölgelilikten bahsetmek mümkün olur mu ?
Getirilen, sistemle de, anlaşma imzalandıktan sonra , mülklerin halli, çok uzun bir sürece baliğ olacak.
Tarafları, karşı karşıya getirmek yerine, global olarak, mülk konusu halledilemez miydi ?
Cumhurbaşkanın Akıncı, bu uyarılardan belki rahatsız olabilir.
Bu uyarılar, elini masada güçlendirir.
Nasrettin Hocanın bir fıkrası ile bir uyarı da biz yapalım :
Hoca, oğluna, testiyi su doldurması için verir. Oğul der, sakın testiyi kırma ve iki tokat da atar. Oğul hiddetlenerek, babasına sorar . Baba niye vurdun ? Hoca, oğul der . Testiyi kırdıktan sonra , vursam ne fayda?