Zaman bu dile kolay hızına yetişmek mümkün değil. Mart ayının ilk Pazarına geldik bile. Bir yılda ne çok pazar yaşarız hesabını tutacak halimiz yok yıl elli iki hafta, ama yine de en güzel günümüzün Pazar günü olduğunu her hafta bu gün tekrarlarız... Pazar günleri vaktin nasıl geçtiği bilinmeyen, dolu dolu yaşanan, günler olarak hayatımızda oldukça derin iz bırakan günlerdir. Kişiler hangi yaşta olurlarda olsun daha çok tatil günlerinde fazlasıyla hassas olurlar bu husustaki hassasiyetlerini açıkça gösterirler. Pazar günlerinde, etraflarında yanlarında görmek istedikleri, uzakta kalmış akrabaların, anne, baba, kardeş, ziyaretine gitmek veya onların kendi evlerine gelmesini isterler. Kalabalık ailelerin fertlerinin ayrı ayrı yerleşim birimlerinde olmaları bu hasretlik ve hissiyatta önemli rol oynar. Bilhassa çocuklar daha ziyade anneanne ya babaanne deyip onların evine, köyüne gitmek isteyenlerdir. Aile çocukların bu isteklerini, dikkate aldıkları karar anında, hareketlilik hem evde, hem de gidilecek ana evinde tatlı bir telaş yaratır. Bilhassa şehirden köye gidilecekse mevsimine göre hazırlık başlar. Bu hazırlık köy insanında ayrı bir sevinç ayrı bir telaştır. Eski yıllarda bu bekleyiş telaşı nasıl oluşur diye, geriye dönüp kendilerinde kalan iz düşümlerinde, göreceklerdir ki köy evlerinin bahçesindeki fırınların yakıldığı günler, hep Pazar günleri olmuştur. İşte o eski yıllarda. Tahta hamur teknesinde hazırlanan hamurdan zeytinli bulla, hellimli bitta, kabak böreği gibi hamurlu yiyecekler hazırlanır. Yapılan köy ekmeği hamuru mayalanıp pişmeye hazırlanmak üzere uzun ekmek tahtası üzerine dizilmekte, tahtanın üstü ise temiz bir çarşafla örtülmekteydi. Ayrıca özel pilavına harcı için yapılan talar peyniri ile hazırlanan pilavunalar, üzeri susamlanarak pişirilmeye hazır hale getirilirdi. Daha sonra genellikle iki sini içine hazırlanan patates et karışımı sulu kebap da yapılmakta Sabah ateşlenen kerpiç yapılı fırın içindeki taş, yanan odun kömürleri kenara çekilerek, ıslak torba bezi ile temizlenip torba ise fırın küreği ile dışa çekilip, yapılan ekmekler dahil, malzemenin hepsi fırının içine konur pişmesi için üzerine kapak kapatılırdı. Eskiden köylerde haftada bir kesilen kuzular , köy kahvesinde satılırdı. Kahveci bunu görev bilir, demir çengel üzerinde sallanan eti ihtiyacı olanlara satardı. İşte patates sinisine konan etler, bu şekilde temin edilirdi. Köyde, Pazar günlerinde, ayrıca börekler açılır hellim börekleri kızartılırken köy sokaklarından kokusu köşe başlarına kadar yayılırdı. Buğday sapından yapılan yuvarlak sestalarda börekler kızgın yağda kızartılmayı beklerken, sokaklarda çocuklar, akraba çocukları ve köy çocukları ile kaynaşır çeşit çeşit oyunlar oynardı. Tatlı olarak da ince açılmış hamur bezeler ile, bol bademli katmer, yine sinilerde yer alır, yine o kerpiç bahçe köy fırınında pişirilip sıcak katmer üzerine soğutulmuş şerbet dökülürken çıkan sesten ayrı bir keyif alınırdı. Peki, günümüzde bu ziyaretler değişti mi? Hayır değişmedi ancak eski insanımızın köyde dahi olsa ikram şeklinde değişik yapıldı. Bu insanımızın yorgunluğundan mı? Zamanımızın değiştiğinin göstergesi mi artık bu şekilde bir hazırlanış ve ağırlama şekli ender yapılır oldu. Hale daha hafta sonu Pazar günleri yine çoğu evde patates kebabı en kolay yemek olarak elektrikli veya gazlı fırına yine ayni usul konmakta daha ziyade tavuk eti but kalça veya kuzu eti böbrek yatağı denen kısım ile zenginleştirilmekte bol mevsim salatası ile sofraya konmaktadır. Genelde pazar günleri eğer mangal faslı yoksa patates kebabı milli yemek olarak pişen yemek olmaktadır. Şimdi bahçeli evlerin çoğunda, daha ziyade büyük bahçeli evlerde hazır betonarme köy fırınının yerini tutan fırın modelleri de hazır alınıp bahçeye monte edilmektedir. Bir iki saat odunla yakılan fırında paketlenmiş fırın kebabının 3-4 saatte pişirildiği yer olmaktadır. Genelde şimdiki zamanın genç çoluk çocuklu aileleri köy fırınının verdiği nostaljik havayı kendi bahçelerinde, bu şekilde yaratmakta hem kendileri hem de aile büyüklerini bu sefer, kendileri kendi evlerinde akrabalarını ağırlamaktadırlar.. zaman sanki ters yüz olmuş bir şekilde küçükler, büyüklerine marifetlerini göstermekte oldukları gün de yine Pazar günü olmaktadır. Mutluluğun zirve yaptığı bu günün rehaveti ise herkeste büyük bir huzur yaratmakta.. Eve dönüşlerde evlatlara duyulan sevgi ise büyüklerin dilinde dua olmaktadır. Bütün bunları yaşayanlar olarak gönül ister ki bu eski gelenek ve kültürü yaşatacak mekanlar ülkemizde daha gözle görülebilir şekilde açılsın. Kaldı ki 'GASTRONOMİ' turizmi dünyada yol aldı bile...