Adak adamak deyiminin anlamına bakacak olursak, olması istenilen bir niyet için dilek tutmak ve dileğin olması ile de niyetin çeşidine göre adağın yerine getirilmesi halini anlıyoruz.
Bunca zamandır yaşadığım adamızda, çoğu insanın niyet tuttuğunu, adak adadığını, ancak bu niyetlerini gizli tutup adaklarını ancak niyetlerinin gerçekleşmesi durumunda açık şekilde ifa ettiklerini görenlerdenim. Niyet için türbelere mum yakılması dahi yapılabilmektedir. Ayrıca Apostolos Andreas Manastırının kutsal bir adak yeri olduğu, Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar'ın burada adak tutukları bilinmektedir. Mum yakıp kum içerisine dikilip yaktıkları mumlardan medet uman, bu niyetler için Karpaz Zafer Burnuna giden çok insan gördüğümü de söyleyebilirim.
Rivayetlere göre Manastıra gidemeyenlerin bir şişeye zeytinyağı koyup yakınlarındaki denize attıkları ve denizdeki rüzgara hükmettiği düşünülen Apostolos Andrea'nın bu dilek şişelerini manastıra ulaştırılacağına inananların sayısı az değildir. Ancak orda tutulan niyetlerin olması hali ile bir kez daha ayni manastırı ziyaret koşulunun da var olduğu, nasıl mecburiyet altına getirmişlerse, rivayetlerin arasında duymaktayız.
Diğer bir adak adama halinin ise, Zekeriya Sofrasında çoğu kez okunan dualar eşliğinde başları örtülü bayanların üç kez döndükten sonra, samani renkteki mumlarını yaktıklarını misafir bulunduğum evde gördüm. Sen niye dönmüyorsun dedikleri zaman ise cevabım dilek tutmayacağım şeklinde olduğunu söylediğimi biliyorum.
Dün bir misafirlikte bu ay 'Zekeriya Sofrası ' yapılma ayı denince o yıllarda ilgi duymadığım bu konunun evveliyatı nedir diye bakmak ihtiyacı duydum. Meğer bu sofranın 1930 yıllarında yaygınlaşan şekli ile Ankara, Eski İstanbul ve Bursa'da Zekeriya Peygamber Sofrası olarak yapıldığını, bu geleneğin o yıllarda Hicaz'dan gelen yaşlı bir kadın tarafından yaygınlaştırıldığını okudum. Yine okuduklarım arasında Zekeriya peygamberin çocuğu olmadığı için Tanrı'ya dualar ettiğini ve neslini sürdürecek bir evlat için adaklar adadığını, duaları neticesinde yaşlı olmalarına rağmen Yahya adında bir erkek çocukları olduğunun, bu niyetten sonra duaların kabul olduğu için fakir halka sofralar kurdurduğu bilgiler arasındadır.
Zekeriya veya Peygamber Sofrası denilen bu adak yemeğinin mutlaka dileği yerine gelmiş bir kadın tarafından yapıldığını, akşamla yatsı saatlerinde, Şaban-ı Şerif ayı içerisinde dileği gerçekleşmesini isteyen kadınların katıldığı yemekli toplantıda, davetlilerin o gün oruç tutma serbesiyetlerinin olduğudur. Çocukların götürülmediği bu sofrada ev sahibinin yaktığı mumun sofranın ortasında yanık durması geleneği vardır. Sofrada ise 41 çeşit yiyecek bulundurması gerekmektedir. Kadınlar ise niyet için yaktıkları mumu söndürüp evlerine götürdükleri, eğer dileklerine bir yıl içerisinde nail olurlarsa, bu mumu kendi sofralarının ortasında düzenleyecekleri gecede yakmak için sakladıklarıdır.
Esasında bu gibi inançlara neden başvurulduğu anlaşılmamakla beraber bu konudaki davranışların manevi doyum olabileceği görüşü ağırlık kazanmaktadır. Toplu şekilde yapılan dualarda belki de umut dolu bekleyişlerin huzuru vardır. Umut ise insanoğlunun içinde devamlı hissettiği bir bekleyiştir. Bu bekleyişte hayallerin gerçekleşmesi hali vardır. Sevgi ve hoşgörü her zaman as olandır.