Misafir veya konuk ikisi de eş anlamlı, kültürümüzde ise geleneksel yeri olan sözcükler. Geçmişten bugüne anlatımda değişime uğrayan misafirliklerin belki eski tadı yok ama yine de devam eden bir gelenek.
Birbirine karşı dostluk besleyenlerin görüşmelerine olanak sağlayan günün çeşitli saatlerine ev ziyaretlerinin bir diğer anlamıdır misafirlik... Misafirperverlik ise gelen kişilere gösterilen saygı çerçevesindeki özen...
Kıbrıs'ta uzun yıllar önemini sürdüren misafir ve misafirlik yapanlar için mevsimine göre yapılan hazırlıklar vardır. Bu hazırlıklarda, başköşede olan macun yapma alışkanlığıdır. Yapılan ev imalatı çeşitli macunlar, misafir ağırlamak için alınan, şimdilerde evlerin, yemek odası vitrinlerinde diğer gümüşler ile sergilenen, süs olarak kullanılan gümüş işlemeli sepet içinde gümüş çatal, kaşık setleri alınıyordu. Kız çocukları için o zamanlarda çeyiz sandığında muhafaza edilmek üzere alınıp saklanıyordu. Macunun içine konulacak küçük kapları ile yanında mutlaka verilecek su içinde ayrı bardaklar alınmaktaydı.
Turunç mevsiminde rendelenen turunçların kabukları bükülerek, iki kat ipliğe yorgan iğnesiyle yan yan dizilip hafif kireçli suda bekletilip yıkanarak kaynatılıyordu. Daha sonra şekeri ilave edilip hazır hale gelince kavanozlara konuyordu.
Badem macunu zor yapılan bir macundu, kaşık su bardağının üzerine konularak tepsiyle misafire ikram edilirdi. Ceviz zamanı, kadınların başparmakları simsiyah ise ceviz ayıkladığının göstergesi idi… Ceviz alımı çoğu kez sayı ile sipariş edilendi... Yüz ve iki yüz adet yapılması normaldi... Cevizin göbeğine badem ve dal karanfil de konuyordu... Beyaz küçük patlıcan, küçük yeşil turunç, küçük incir, hurma, karpuz kabuğu, kabak, portakal ağacı çiçeklerinden dahi misafirler için saklanan macunlardan yapılmaktaydı.
Bir diğer hazırlık ise yaz aylarında ikram edilecek limonatalar için yapılanlardı... Şişelerde ise muhafaza ediliyordu... Ev yapımı içecekler kola veya diğer hazır meyve sularına göre tercih edilendi... Şimdilerde macun çeşitleri ancak bazı et lokantalarının meyve tabağı sonrada nostaljik ikramları arasına girdi... Eski yıllarda misafir kapıyı çalıp içeriden ' kim o ' sesinden sonra açılan kapı seremonisinden sonra nasılsınız diye tüm gelenlere sorulup cevabı alındıktan bir müddet geçmesi ile kahve ikramı yapılıyordu. Hemen ikram yapılması misafirin çabuk gitmesi istendiği anlamındaydı... Hâlbuki günümüzde kapı açılır açılmaz hadi kahvelerimizi içelim diyenler olduk... İkram konusunda ise hazır pasta, tuzlu ile idare ediliyor.
Eskilerin aşure tabakları, güllaç tabakları veya içine gül suyu toz şeker buz konan sulu muhallebileri ise nadiren yapılmakta... Eski yılların ikramı ile günümüz ağırlama şeklinde oldukça değişiklikler olsa da dostlarla bir araya gelebilmek yine de aranılır misafirliklerden oldu... Gelenek ve kültürün yaşatılması ise hepimizin bildiklerimizi söylemesiyle yeniden hayat bulmaktadır o günlerin yaşatılması bu şekilde mümkün olacaktır... Anılar bile hatırladıkça macun tadında olanlardır...