Kusur mu? Kime ve neye göre?

“Başkalarının kusurlarından bahsetmek istediğin vakit, kendi kusurlarını hatırla. O zaman başkalarının kusurlarıyla alakadar olmaya hakkın olmadığını anılarsın.”

“Başkalarının kusurlarından bahsetmek istediğin vakit, kendi kusurlarını hatırla. O zaman başkalarının kusurlarıyla alakadar olmaya hakkın olmadığını anılarsın.” deyişiyle Hz. Muhammed bu konu hakkında verdiği insanlığa önce kendinize bakacaksınız mesajını vermiştir... Yorumlamak ise hepimizin düşüncelerinde bir soru işareti ile durması gereken cevaplara açıktır...
Kusursuz olmak... Her insanın hayatta istediği davranış şekli... Fakat kusursuz insan var mı? Kanaatimce kusursuz olmak için gayret gösteren insan vardır... Kusur bilerek veya bilmeyerek üstlendiğiniz bir işi noksan yapmanız hali ise... Hangi insan bir diğerinin yaptığı işin yanlışını ararken kendi vicdanının hesabını yapar... Belki de bu hesapta kusur arayanlar kendilerini tüm yanlışlardan arındırmış gibi hissedenlerdir. Kusura bakma geç kaldım veya kusura bakma görmedim gibi günlük hayatımızda kullandığımız pek çok tabirler vardır... Ancak öyle kişiler tanıyoruz ki karşısındaki insanları kadın olsun erkek olsun, hangi meslekten olursa olsun onların hayatlarını incelemek sanki kendilerine verilmiş asli bir görevmiş gibi farz edip etraflarına kendi kusurlu gözleriyle, kem gözle bakanlar oluyor... Ne zaman nerede okudum şu anda hatırlamıyorum, fakat aklımda izi kalmış ki, her zaman özünü hatırlıyorum, yeri geldiği zaman da anlatıyorum... Belki de düşüncelerin gücü diye bir kitap idi ama şu anda hatırladığım kadarı ile anlatmaya çalışacağım araştırdım bulmaya çalıştım, ancak tamamını bulamadım, belki de benim okuduğumdan farklı idi ama aklımda değişiklik sadece isimlerde olsa da sizlerle paylaşmayı uygun buldum... Hz. Peygamber ashâbıyla beraber yürürken yol kenarında bir köpek ölüsüne denk gelirler. sehâbelerden bazıları manzara karşısında 'Bu leş ne kadar da pis kokuyor' demekten kendilerini alamazlar. Bu durum karşısında Allah Rasûlünün tepkisi ise hayli farklı olmuştur: 'Köpeğin ne güzel dişleri var!' Demiştir... İnsan demek ki her bakış açısında sadece kusurları görmemelidir... Hele mübarek günlerde iftiraya kaçacak şekilde ve kişilerin kendi zihinlerinde oluşan kusuru görmeden konuşmaları ne kadar acıdır... Hatasız insan elbette yoktur... Ancak hatasını anlayıp yanlışı düzeltmek istemek takdir edilmelidir... Takdir yerine, işi uzatıp gitmek kabul edilebilir bir tutum olamaz... Kamuoyu ile paylaşılabilen konular için öncelikle iyi niyetin aranması gerekirken her ne şekilde olursa olsun her paylaşım üzerinde her açıklama üzerine olmadık yorumlar yapmak hiç bir halde kabul edilebilir bir durum değildir... Zaman zaman, insan kendisini güncellerken, kıssadan hisse dedikleri yaşanmışlıklarda, her şeyi görebilmelidir, nitekim okuduğum ve düşündürücü bir örnek de kişilere ders alabileceği fikirleri verebilmektedir... Adamın birinin yolu, günün birinde bir dergâha düşer. Bir Mevlevi ile bir Bektaşi’nin sohbet ettiklerini görünce yanlarına yaklaşır. Mevlevi’nin giydiği kıyafetin kolunun geniş ve uzun olduğunu, hatta ellerini bile örttüğünü fark eder. Bektaşi’nin kıyafetinde ise tam tersi bir durum vardır; kolları kısa ve daracıktır; bilekleri dahi açıktadır. Sebebini öğrenmek ister. Önce Mevlevi’ye sorar: – “Neden kıyafetinizin kolları bu kadar uzun?” – “Özel bir sebebi var elbette. Biz, insanların günahlarını, ayıp ve kusurlarını örteriz. Giyim kuşamımıza da bu anlayışımızı yansıtıyoruz” der, Adam Bektaşi’ye döner ve merakını gidermesini ister: – Peki sizin elbisenizin kolları neden bu kadar dar ve kısa? Siz insanların günahlarını ve ayıplarını örtmez misiniz? Cevap ise... – Biz mi… Biz insanların günahlarını ve kusurlarını görmeyiz der... Hayat budur, bakış açısı budur, anlamak budur... Anlayış ise hoşgörüdür...

Bu haber 1674 defa okunmuştur
  • ahmet ataksoy - 02.06.2017 Tulin hanim harika bir yazi....

:

:

:

: