Yaz mevsimi, sıcakları ile Haziran ayını ateş gibi kapladı... Bu sıcaklarda ne denizin mavi suları, nede havuzların az biraz daha soğuk suları, tatil günlerinde sıcaktan bunalanlara çare olmuyor...
Giyim ve kıyafetlerde ise şortlar, kısa kesim kollu gömlekler ve daha birçok açılım yolları podyuma çevirdi... Kafeler, serinletici tedbirleri ile akşamları gençlerin tercihlerinde tavan yapanlar... Bahçeli evlerin ağaç altı gölgeleri ile balkonlarında dışta oturmak hatta mutfak yerine bahçe veya balkonlarına Ramazan ayı sonrası kurulacak yemek masaları her yılın sıcak gecelerinin tekrarı olacak... Gece piknikleri yeniden başlayacak... Mevsim yaz derken, mevsim düğün, aylarını da beraberine taşıdı... Kapıların çalınmadığı gün yok...
Kıbrıs’ta ezelden beri adet eğer davetiyeyi düğün sahipleri, getirmez ise olmaz ile olmazlardan bir tanesi... Böylelikle düğün öncesi kız tarafı ile erkek tarafı kendilerince yaptıkları davetli listelerine göre ev ziyaretleri de başlamış oluyor... Sıcakta çok zor bir iş, ancak düğün sahipleri keyifli olduğunu söylüyorlar... Düğün için yapılacak mekânlarda yer ayırımı ve kapora verme işlemi bir yıl evvelden ayarlanıyor... Yerine göre fiyatlar artıyor, masraf büyük... Her aile aman bir kere olur tesellisi ile memnun...
Esas mesele davetiye alanların bir gecede kaç düğüne gidebileceği konusu... Hele düğünler aynı şehirde değilse içinden çıkılmaz bir karmaşada oradan oraya koşuşturma... Sıcak havanın verdiği stres, kıyafetlere olan etki, fönlü saçların bozulması derken bir de düğün tebrik kuyruğunda saatlerce beklemek... İşte işin en tatsız tarafı bu... Yaşlısı var kucakta bebek var, elde çocuk var, bekle dur... Eğer para takmaktan imtina etmiş ve hediye almışsanız bir de paket taşıyorsunuz... Genelde düğünlerde gelin ile damadın yakasına para takılsa da son zamanlarda iki yana konan süslü kutulara parayı atmak moda halini aldı... Tabi düğün başlarken iki tarafın takı takma adedi ile altın kolyeler, pırlantalar, elmas küpeler hepsi var olan ve davetlilerin acaba kim ne taktı yakın takibi altında izlenenler... Takı merasiminin uzaması ile kuyrukta bekleyenlerin sırası da uzadıkça uzuyor... Tabi bir düğün için en az üç bin adet davetiye dağıtıldığını biliyorsak düğünlerin de kalabalığı davetli sayısına göre artıyor...
Gidenler yorulduklarını söylerler ama kalabalık karşısında düğün sahiplerine övgü yağıdırlar... Bunu kuyrukta dile getirip iki taraf da kalabalık sevenleri çok, zaten hiç düğün de kaçırmazlar gittiler, ifadeleriyle duyanlar olursunuz... Düğün kalabalık değilse tek taraflı deniyor burada gelin veya damadın Kıbrıslı olmadığının açıklaması vardır...
Eski zamanlarda 'İki bayram arasında düğün olmaz' inanışının kaynağı, İslam öncesine kadar uzanıyor. Cahiliye döneminde, Arabistan Yarımadasında Ramazan Bayramı'ndan sonra, yani şevval ayında bir veba salgını başlıyor. Hastalık pek çok kişinin ölümüne neden oluyor. Bu nedenle şevval ayının uğursuz olduğuna inanılıyor. Ancak bu konunun o kadar çok sorulması üzerine beklenen açıklama yapılıyor... 'İki bayram arasında düğün ve nikâh yapılmasının dinen mahzuru yok' denilen açıklamada, ilgili makam açıklamasında 'Hz. Peygamber'in de şevval ayında evlenmiş olduğu vardır. Şartlar ve imkânlar müsait olduğu zaman, senenin bütün gün ve saatlerinde düğün yapılabilir, nikâh kıyılabilir.' ifadeleri yer aldığı araştırma sonuçlarında olandır... Sorular çok olunca cevap da bulunuyor...
Mevsim düğünse, sizin düğününüze icabet edildiyse, gitmek de bir nezaket kuralıdır... Bütün evlenecek çiftlere ve ailelere ne denilebilir, bu sıcak yaz günlerinde Allah yardımcıları olsun... Ülkemizde bir de unutulmaması gereken düğün ve dernek sahipleri eğer yemekli davet yapmışlarsa, halk arasında dolaşan söylemler yemeğe kimi aramışlarsa düğünlerine de bundan sonra onlar gitsin kanaati vardır... Ne olursa olsun hoşgörü her zaman gerekendir... Düğünlerin birlik, beraberlik dayanışma olduğu da unutulmamalıdır...