Bazen insan kendini eskiye hapsederken geleceğe dair hafızasında ne varsa bunları o eski defterlerinden çıkarıp bu güne de taşır… Bunun yapılmaması hali zaten normal olmaz.
Kişi doğduğu andan itibaren yaşadığı çevrenin etkisini dış dünyası ile birleştirme, özümseme ve analizini yapabiliyorsa gelecekteki yerindeki hayatını düzenlemede etkin olabilmektedir. Hiç kimse anasının karnında ne olacağını, kısmetini, nasibini elbette bilmeden doğar ama doğduğu andan itibaren büyümeye başlar… Yaşar… Yaşadığı müddet öğrenir. Kabiliyet ile yetenekler bulaşıcı değil kişisinin meziyeti olur... Zorla da güzellik olmaz zaten... Hayatın fotoğrafı kişinin yaşadıklarının, hayallerinin, çerçevelenmiş tablosudur. Bu tablo her kişinin aynı zamanda herkesin de gördüğü özgeçmişi olmaktadır. Kişiler sözleri ile kabul gören, kendilerini toplum içinde çeşitli davranışları ile ifade edebildikleri müddet saygı görenlerdir... Saygı, saygı gösterilirse ehemmiyet kazanır, yoksa kişilerin birbirine çeşitli nedenlerle duyduğu hınç ve sadece eleştiri yapıyor sanarak, çeşitli vesilelerle ortaya koymuş oldukları davranışların şekli yazılı olsun, görsel olsun, yüz yüze olsun, sözlü olsun, yani ne şekilde olursa olsun, ne muhatap kişileri tarafından ne de toplum tarafından kabul görmez...
Zaman öyle bir zaman ki hiç bir şeyi dert etmeden yaşama sarılma sanatını gösterebilenlerin var olduğu bir sahne. Bu sahnede rol alanların kapasitesi çok önemli… Hani derler ya kaale alırsan yarana tuz ekerler işte bunu yapmayacaksınız. Özgüven çok değerli buna sahip olmak ise ayrı bir özellik. Varlığınızı güvenle sürdürebilmek ise ayrı bir nitelik... Her meşgale size bu kuvveti verecektir. O halde müsterih olmanın yollarından hep birlikte geçeceğiz.
Bayramlar için eskiden yaşanmışlıkların içinden geçip bu günlere gelirken her evde ayrı bir bayram hazırlığın olduğudur... Çarşıların fazlasıyla kalabalık olduğu bu günlerde en önemlisi alınan yeni giysilerin çocukların gözündeki sevinçtir... Aile büyüklerine yapılacak ziyaretler, gelen misafirler, ikramlar, bayram yemeği seçimi hepsi bayram günlerinin heyecanında var olandır...
Böylesine bayram öncesi günlerde, insan yüreğinin görülmeyen, ancak hissedilen hüzünleri taşıdığı görülür... Dışa ifadesi mümkün olmayan mukadderat deyip geçemediğiniz yaşananlar vardır... Hasretler vardır... Ayrılıklar vardır... Allah kimsenin ocağını söndürmesin, hiç bir evladı anasız babasız bırakmasın desek de takdir-i ilahi ile var olan ancak teskin edilemeyen acılar vardır...
Şeker Bayramı Arifesinde insan ne düşünür ne yazar... İçinde sevinci ve acıyı barındıran bir gün... Bu gün bütün aramızdan ayrılanların mekânların çiçek bahçesine döndüğü duaların dillerden eksik olmadığı 'Arefe'... Biz geçmişi, hatırlamadan bu günü yaşamanın zor olduğuna inananlarız... Bu anılardaki heyecanı sevinci hüznü yüreğimizde hissedenleriz. Bu mübarek arefe gününden, Ramazan Bayramınızı en derin sevgi, saygı ile kutlarken, Allah hepimize ağız tadı verecektir. Yeter ki onun varlığında kendimizi aklayalım... Bayramlar ayrıca sohbetlerin koyulaştığı ziyaretlerin rengi ile süslenen zamanın insan yüreğindeki en bariz olduğu manevi hissiyattır. Daha nice bayramlar görmemiz dileğiyle... Nefes almanın şükründe ve duasındayız... Sığındığımız güç ise, Allah'a olan inancımızdır...