İnsan, doğar büyür ve ölür... Bu süreç hayatın üç gerçeğidir, çoğu kez geleceğini, çevresi kadar insan bizzat kendisi belirleyendir. Bu belirlemede iç ailevi etkenler kadar ,dış etkenlerin tesiri de büyüktür. Üç sonuç arasında yaş kadar ömür vardır... Doğum ile ölüm arasındaki süre, hem yaşanan gerçekler hem de tecrübe ile sağlanan ve alınan dersler bütünüdür... Ders notlarının dökümü ise transkripte yazan değildir. Pratiğin adı yaşadığımız ülkenin gerçeklerinin, halk arasında gördüklerinizin, duyduklarınızın, şahit olduğunuz birçok olayların, kendi içinizde hem yazdığınız hem okuduğunuz kitabın adıdır... Her zor durumda veya sevinçli bir gününüzde açtığınız bu kitabın sayfalarındaki mürekkep, sizin kararlarınızı etkileyen, birçok notun varlığı ile doludur... Hayatta bir insana gerekli en güzel, anlamlı ve manası büyük ihtiyaç, kocaman iyilik dolu her türlü kötülükten arındırılmış bir kalptir. Çoğu insan kime iyilik ettimse fenalık buldum diyor, bu bir bakıma doğru olabilir, düşüncesi etrafta hakim olsada, insan vicdanı, her zaman kendi muhasebesini yapandır. Bu muhasebe içinde yalana yer olmamalı, pembe yalan dedikleri bile, ince bir sızı gibi sizi rahatsız eden olmalıdır... İnsan davranışları çevredeki davranışlara ve söylemlere göre şekillenir olsa bile, ağızdan çıkacak sözün geri dönüşü olmayan bir ok gibi karşı tarafı yaraladığı, unutulmamalıdır... Bir bakıyorsunuz menfaatler yığınında, size olan ihtiyaç süresince aranılır olurken, aradan yıllar geçip akıllarda yer edenler, söz yarışmasında birincilik arayan olurlar... Bu gibiler kime yaranacaklarının hesabı ile belirli bir kesimden geçici aferine razı olanlardır... Zaman geçmiştir, kaçınılmaz sona nerde nasıl kaç yaşında yaklaşacaklarını belki de unutulduklarını zannedenler yeniden yeşermek istemektedirler... Anlamadıkları tek nokta bunun kendilerince değil ancak yetiştirdikleri öğrencileri ile mümkün olacağını bilmeleri gerektiğidir... Zaten bunun farkında olsalar ağızlarını açtıklarında neyi konuşup neyi konuşmayacaklarını bilenler olacaklarıdır... Zamanımız bunalımları, ne yazık ki seri şekilde, bulaşıcı bir hastalık gibi yayılırken henüz bunun farkında olmayanlar, iyileştirmeye karşı projelendirilen reçetelere karşı direnç gösterenler olmaktadırlar. Küçük bir coğrafyada hakikaten neyin paylaşılamadığı bir türlü anlaşılır olmaktan uzaktır... Bu sözde kalan paylaşım kavgaları ile sistemi bir nevi çökertme girişimleri hayat bulmakta, yaratılan bu kirlilikte, beyaz adeta gri olmaktadır... Elbirliği marifet sayılarak bütün resmî makamların sadece olumsuzlukları kaleme alınırken sanki hiç fayda yaratılmadığı çığırtkanlığı yapılmaktadır... Günümüzde idari, siyasi ve politik problemlere bakışta, tek kriter tenkit olarak ele alınması hiç doğru bir şey olmamakla birlikte her gün okuduğumuz dinlediğimiz yorumlar maalesef bu yöndedir. Bir makalede okuduğum oldukça anlamlı '“Et-tahrîbü eshel” sözü dikkatimi çeken olmuştur... Bu Araplar arasında deyim haline gelmiş bir sözdür. Mânâ olarak kısaca, “tahrip kolaydır” anlamındadır. Hal böyle olunca ve kurgu, yıkılsın, yıkalım sonra yaparız felsefesi üzerine kurulmuşsa, bunun farkında olanlar, yani hepimizin, hep birlikte ayağını denk alma zamanı gelmiştir demeliyiz... Halkımızın moralini bozmak kimsenin haddi olmamalıdır... Herkes davranışlarının sorumluluğunu taşımalı ve bu olumsuzlukları yaymak için her şeyi mübah sayanlar, sanki her meseleden soyutlamış gibi kendilerini arz-ı endâm etmekten kaçınmalıdırlar... Zaman iyiye gitmek için tam bir seferberlik gerektiren vakittir... Yasama, yürütme ve yargı yıpratılmamalıdır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini ve kurumlarını, küçümser tavırlara girilmemelidir... Bütün bu konularda gerekli hassasiyet gösterilmeli, yanlışlar yazılırken doğrusu alternatifleri ile belirtilmeli, kimseye suçu sabit olmadan suçlu muamelesi edilmeden varsa bir kanıt bunu şaibe yaratacak şekilde değil aleni olarak ilgili mercilere vermenin haysiyeti ve erdemi gösterilmelidir... Dengeler sağlandığı müddet her şeyin iyiye gideceği gerçeği unutulmamalıdır... Yıkalım sonra nasıl olsa yaparız tehlikesinden mutlaka uzak durulmalıdır... Devletimiz bu günlere kolay gelmemiştir. Ona sahip çıkmak hepimizin ortak meselesidir...