Akıl ve duygular iki önemli husus hepimizin davranışlarında esas olandır... Çoğu yorumlarda akılın çelinmesini insani yoğun duyguların ön plana çıkardığı ifade edilmektedir... İnsanlar hedeflerini belirlerken öncelikle göz, kulak, burun, dil ve deri olmak üzere kendinde mevcut duyu organlarındaki hissiyatla geleceğini belirleyecek konuların içinde kendini görür, konuşulanları duyar, dilinden çıkan sözlerin var olduğuna ve doğru olduğuna inanç getirirse, sıcak ve soğuk gündemi mutlaka hisseder...
İnsan aklı her zaman bütün bilgileri özümseyen, kendi düşünce gücü içerisinde değerlendiren ancak mantığına bütün bunları sığdırabilmesi ile adımını atandır, uğraşandır... Mantığın olmadığı yerde aklın pek işe yaradığı nadir hallerdir... Bütün bunları idrak eden kişi zekasını iyi yönde kullanandır...
İnanoğlu neye ne kadar inanabileceğini tayin etme haline sahiptir... Yeter ki bu inançta 'İnsanlar mantıktan çok heyecana tabidirler, mantığımız; derin, karanlık, fırtınalı bir heyecan denizinde bocalayan bir kayık gibidir.' deyişindeki bocalama hali hiç olmasın, hiç yaşanmasın... Her insan idrak ettiği bu durumu olumlu tarafa kendi hayatındaki yönde kullanan olursa bu davranış şekli her zaman galip gelen olacaktır... Egosuna, fikrine, kavrayışına, varsayımlarına hafızasına ve hayallerine hedefi doğrultusunda sahip olan insanın başarılı olmaması için hiç bir sebebi yoktur... Başarılı olacaktır...
Akıllı insan düşüncelerinde, bütün bağlantılarını gereği gibi kuramıyorsa, başka yanlış bir fikrin etkisi altına girebilir bu etkilenme olası tehlikenin kendisidir... Burada da tecrübe devreye giren olur... Teslimiyet zor bir davranış şekildir, teslim olmadan önce aklın devreye girmesi şarttır... Hırs denen mevhum ki, bir şeye olan aşırı, sonu gelmez istek, tutku durumunu ortaya çıkarıyorsa ve bu tutku aklın önüne geçerse vahşi ve acımasız bir durum arzeder ki önüne geçilmez zarar burada başlar... Her insanda yükselme hırsı var olsa da bu akıl çerçevesinde olmalıyken hırsın siyasette insanı başka bir insan haline getirdiğini de görmedik değiliz... Hırsı ile diğerinin önüne geçmeye çalışanların varlıklarından bihaber de değiliz... Her ne kadar hayat sınavı ve mekanizma rekabetin çalışması ile mümkün olsa bile yine de her stratejinin bir hal ve usulü vardır...
Seçim tarihi meclisten mutlaka geçecektir, seçim tarihi için bıçak kemiğe dayanmıştır. Şimdi adaylarda, su yüzüne çıkan milletvekili olma isteğinin konuşulur olduğu gibi bu hususların gazete sayfalarına haber olarak yansıdığını günlerdeyiz... Milletvekili olmak isteyenlerin elbette topluma hizmet hayalleri vardır... Ancak ilçelerin çıkaracağı milletvekili sayısı da belli olduğuna göre bu sayı içine girenler dışında olacak olanların herhangi bir kırgınlık duymaması gerekir. Yıllar önce bazı siyasi partilerin her mahallede aldıkları mühüre göre belirlenen delegelerin seçtiği adaylar listeye girerken delegenin yaptığı sıralama işlemi sonrasında çok kırgınlıklar gördük, büyük bir hassasiyetle önünün alındığına da şahidiz... O siyasi partinin yıllarca iktidarda kalabildiğini de bilenleriz... Bu sefer seçim ayrı bir seferi durumdur... Kritik bir seçim sistemi şekli ile girilecek ve ilk defa denenecek olduğu için ada genelinde oy dağılımdaki sonuç merak edilendir... Şimdilerde mahallede konuşulan tek şey duydun mu falan da aday olmuş kabilinden sözlerdir... Bir an önce siyasi partiler adaylarımız bunlardır deyip, spekülatif haberlerin önüne geçmeleridir... Liderlerin çalışacağı kadrolar ve bu mealde aday tercihleri de önem taşıyandır.
Seçim günlerine hızla yaklaştığımız bu zamanda güzel ve anlamlı bu sözün ehemmiyetinin önemindeyiz... 'İnsan, tabiat olayları ve sosyal olaylar hakkında bilgi sahibidir, çevresindeki olaylarla kendisini yakınlaştırabilen, kaynaştırabilen insan sağlıklı kararlara varabilir. İnsanın karar verebilmesi için, yoğun bir duygu, bilinç ve bilgi bütünlüğüne ihtiyacı vardır.' Karar seçmenidir...