Kitapsız öğretimden bugünlere…

Her cuma günün uhdesinde taşıdığı maneviyat çerçevesinde yine sizlerle bir aradayız...

Her cuma günün uhdesinde taşıdığı maneviyat çerçevesinde yine sizlerle bir aradayız... Her gün yazılarımı bir gün önceden yazıp gazetedeki köşem için hazırlamaktayım, genellikle evde yazdığım yazılarımın bugünkü halini nerede yazdığımı söylersem inanmayacaksınız... Lefkoşa Mezarlığında... Trafiğin yoğun olması, park sorununun oluşu nedeni ile cenaze için birkaç saat evvelinden mezarlığa gittim ve 'İsmail Safa Cami' si girişinde bulunan ağaçların gölgesinde arabamı park ettim... Birçok şehidimizin yattığı pırıl pırıl mekanlarına uzun uzun baktım... Dualarımı okudum... Ve sonrasında yazımı yazarken Sevgili arkadaşım Serim-Eren Defteralı'nın babası Merhum ' Şakir Kani Ün' için birkaç cümle yazmak ihtiyacı duydum...
Şakir bey Kıbrıs Cumhuriyeti döneminde Sosyal Hizmetler müdürü olarak görev yapmıştır. Limasol'da yaşanan hadiselerde ise orda esir alınan Türklerin Kuzey’e geçişlerinin sağlanmasında etkin görevler üstlenmiş sevilen sayılan, çok değerli bir kişi ,evli ve üç kızı bir oğlu olan iyi bir aile büyüğü… Her geçen gün yitirdiğimiz ne çok tanıdık, ahbap dost, eş, ana, baba evlat varmış... Şakir beyi son yolculuğunda selamlarken bütün bu düşüncelere dalıp üzülmemek elde değil... Bazen insanın kendini anlaması, hayatına ve nefesine şükretmesi için meğer uzun uzun mezarlıkta oturup etrafına bakması gerektiğine bir kez daha kanaat getirdim... Acı varken sabrın varlığını orda anlamak daha kolay... Merhumun ailesine buradan başsağlığı diliyorum...
Ve 2002 yılında vefat eden babam Hüseyin Özdemir'in Cuma günleri alışkanlığı içerisinde eğitimde geçen anılarını sizlere aktarmaya devam ediyorum... Geçen haftaki yazımda uygulamalı ders verilen köylerin adını sizlere yazmıştım ve bu köylerin daha iyi tanıtılması açısından tek tek yine babamın notlarında o köylere ait anılarının varlığından bahsetmiştim. Bu Anılar kayda değer diyor ve yazmaya devam ediyorum... 1938’li yıllarda ve sonrasında Kadın öğretmenlerin evlenmeleri halinde meslekten men edildikleri ve işlerine son verildiği, dolayısıyla kadın öğretmenlerin evlenmekten kaçındıkları bir dönemin yaşandığını da babam notlarına eklemiştir... Şimdi Güney Kıbrıs'ta bulanan Poli köyüne, Omorfo öğretmen kolejinden iki saate gittiklerini ve uygulamalı ders yaparken İngiliz müdür tarafından denetlendiklerini yazan babam Poli’de Rum otelinde kaldıklarını, köyde yaşayan Türklerin medeni zihniyette, zeki ve modern giyimli olduklarını, Poli’de Türk kulübünün bulunduğunu, belediyenin jeneratörü olduğunu, mahkeme, polis ve diğer dairelerin bulunuşu nedeni ile bölgenin merkezi halinde olduğunu, Poli'den birkaç mil uzaklıktaki Afrodit Havuzuna mağaradan fışkıran sularda Afrodit'in sevgilisi ile yıkandığı efsanesini dinlediğini de bizlere aktarıyor... Poli Okulu'nun 2 öğretmeni olduğunu başöğretmenim erkek 2 öğretmenin kadın olduğu ve bu idare şeklinin Ada genelinde okullarda yer aldığı yazıyor... Poli’de başöğretmenin İpsillat köyünden (Sütlüce ) Selçuk Bey olduğunu, İngilizceyi mükemmel konuştuğu, tavlayı bilen ve yöre halkı ile zaman geçiren, tenis bilen, örnek bir öğretmenin varlığını bu anılardan öğrenmek güzel. Babam onun yanında uygulamalı ders vermek ve denetlenmek ayrıcalık diyor... Uygulamalı derslerde müzik ve dülgerlik var ancak kitapsız öğretim yapılıyor... Müfredat içerisindeki kitaplarda ise İngiliz müdürlerin Türkiye'den gelen kitaplara yasaklı tavırları var diye yazan babam daha birçok şeyi notlarına ekleyen, usanmadan bu anılarını hatırlayıp 1996 yıllarında sabahlara kadar küçük daktilosunda yazan not alan ve anılarını bizlere bırakan bir kişi... Daha sonraki anlatımı Çatoz köyünü haftaya kısmetse yazarım... Bu Cuma gününden aramızdan ayrılanlara dualarımızı iletirken, Pazartesi günü buluşmak dileği ile hepinize sevgiler, selamlar.



Bu haber 2225 defa okunmuştur

:

:

:

: