21 Aralık 1963 tarihinden itibaren yeniden alevlenen Kıbrıs hadiseleri üzerine ada genelinde Rumların başlattığı katliam büyük infial yarattı... 1966 yıllarında Rumların tek isteği Akritas planı gerçeğinden hareketle Türk halkı sindirilecek ve ada Yunanistan'a bağlanacaktı... 1967 yılında Rum saldırıları devam ederken Yunanistan askerlerinin adaya gelişi ve askeri üs kurdukları bilinmektedir... O günlerin canlı tanıkları olarak halen hayattayız... 1963 hadiseleri ile Lefkoşa sokaklarında varil ve kum torbaları ile barikatlar oluşmakta Mücahit'ler ise her sınır kapısında zor şartlarda nöbet tutmaktaydı...
Okullar tatil edilmiş evler mücahitlere, sınırda siper olmuştu... Büyük kardeşim Dr. Niyazi Özdemir ise o yıllarda Türkiye'deki üniversite tahsillerini yarım bırakarak diğer talebeler ile Erenköy'e çıkmışlardı... Rumların Türklere uyguladığı vahşet bütün şiddetiyle devam ediyordu... 15 Temmuz 1974 tarihinde Makarios'a karşı olanlar ile olmayanlar arasındaki şiddetli iç çatışmada bizler Çağlayan Mahallesi sakinleri olarak ve daha birçok yer gibi ara yerde, üzerimizden geçen yaylım ateşi altında kalanlar idik... Geçmiş yazılarımda şehir içi göçlerini yazmıştım... Sivil Türk halkı çok zor şarlar altında idi... Daha Sonra 20 Temmuz Barış harekâtı ile Kıbrıs'ın tümüne barış gelmiştir... 1974 ve sonrasında 1976'da Kıbrıs Türk Federe Devleti kurulmuştur.1976 ve 1983 yılları arasında yeniden şekillenen siyasi irade ile 15 Kasım 1983'de Kıbrıs Türk Federe Devleti Meclisi Self-determinasyon hakkını kullanarak oybirliği ile aldığı bir kararla, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni ilan etmiştir. KKTC'nin kuruluş bildirgesini Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf Denktaş okudu. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulması, Kıbrıs Cumhuriyeti, Yunanistan’ın ve pek çok devletlerin yanı sıra Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin tepkisini çekti... Haksız kınamalar oldu... 15 Kasıma,1955 yılından bu güne nerdeyse her günü bire bir yaşayarak bu günlere geldik... Her ailede, her evin mücahidi ayrıca vatan toprağı için canını feda edenlerin şehit mertebesindeki varlığı, kayıplarımız, gaziler ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kahraman askerleri, Kıbrıs Türk Halkının yüreğinde yer edenler oldu... Yarım asra yakın süren Kıbrıs müzakerelerinin yapıldığı yer ve mekânlardan gelen haberlerin olumsuzluğu ile halen bitmeyen yaşlanmış bir Kıbrıs meselesinin halli konusunda duyulan güvensizlik çerçevesinde antlaşmaya varılması mümkün görülmemektedir...
Bizler 15 Kasım 1983 de Meclis önünde toplanan binlerin arasında KKTC oluşumunun Meclis'te onaylanması sonrası yapılan konuşmaları bizzat meydanlarda dinleyenleriz... Sadece 1983 den bu güne 34 yıl geçmiştir ve biz yıllardır Kıbrıs Türklüğünü yaşatmak için yaşamlarından vazgeçenleri kanlarını toprak için bahşedenleri, şükran ve minnetle anıyoruz... O gün yeri göğü inlettiğimiz marş ile Türkiye büyükelçiliği önünde 'Dağ başını duman almış, Gümüş dere durmaz akar. Güneş ufuktan şimdi doğar, Yürüyelim arkadaşlar. Sesimizi yer, gök, su dinlesin; Sert adımlarla her yer inlesin! Bu gök, deniz nerede var, Nerede bu dağlar, taşlar. Bu ağaçlar, güzel kuşlar, Yürüyelim arkadaşlar. Sesimizi yer, gök, su dinlesin; Sert adımlarla her yer inlesin! Her geceyi güneş boğar, Ülkemizin günü doğar. Yol uzun da olsa ne var, Yürüyelim arkadaşlar. Sesimizi yer, gök, su dinlesin Sert adımlarla her yer inlesin! ' Marşının verdiği milli hislerle bu günlere geldik...
Kıbrıs stratejik konumunun muhafazasında, Türkiye'nin güvencesinde ve garantörlüğünde bu gününü vatanı uğruna şehit düşenlerin ölümsüzlüğünde, özgürlüğüne kavuştuğu KKTC’nin kuruluşunu büyük bir coşku ile kutlamaktayız... Daha nice 15 Kasım'lar bizimdir...