Kişilik insanın bir nevi davranışlarındaki şekillenmenin bütünüdür... Kişilik konusunda halk arasında söylenen bir takım deyimler vardır... Birinden bahsederken kim isterse olsun oluşturulan algı kişilere yakıştırma yönünde olsa da, inanırlılık derecesi kişilerin tanınmışlık, statüsü ile birlikte değerlendirilir... Kişilik sahibidir... Güvenilir kişiliği vardır... Veya başka bir ifade ile kişiliksizdir... Bu tanımlamaları yapanla ise diğer bir insan olduğuna göre inanırlık ve yakıştırma meselesi son derece zor bir tarzdır...
Huy, mizaç da karakter ile bazı hallerde eş anlamlı olarak kullanılır... Kişilerin huyları, paylaşımları ile dikkat çeken ve bir bakıma kendi komplekslerinin ifadesi olarak dışarıya yansır. Muteber olmaları ise çevrelerindeki insanlar ile ölçülür... Kıbrıs’ta uzun zamandır yaşayanlar olarak, varoluş mücadelesinin bir parçası olduğumuz zamanların, zamanla o günlerde oluşan insanları bütünüyle sevmek yetimizi sanki kaybetmişiz gibi şüpheye düşmemek elde değil... Öyle anlar gelir ki insanın kendinden şüphe eder ve kendini sorgular hale gelmesi belki de insanları bütünüyle sevmemekten kaynaklanır teşhisiyle baş başa bırakır... Tabi bu bir genellemedir. İstisnalar hariçtir... Seçim süresince 388 aday seçmenle buluşmak, gerek kendisini, gerekse mensubu bulunduğu partisinin iktidarı ile ilgili anlatımlarını gerek sosyal medyadan gerekse yazılı ve görsel medyadan yapıp her eve girmeye çalıştı... Bazı siyasi partiler parti broşürü, seçim bildirgesi, toplu aday tanıtımı için gençlik kolları, kadın kolları ve adaylar kendi özel kartları ile bu dolaşımlarda yer aldılar... Mevsimin kış olması nedeniyle tercih daha çok kapalı salonlar oldu... Bir seçimin elbette sonucunda kazanacak milletvekili sayısı belli olduğu için kazanamayanlar daha çok sayıda olacaktı. Bu gün için bu sayı küçümsenmeyecek durumda olup 338 kişiye tekabül etmektedir... Seçim havasına kapılmak ayrıca hep birlikte hareket etmek kişileri birbirine yaklaştırırken siyasi partileri de iktidar için daha fazla sandalye konusunda çalışma içerisine sokmuştur... Böyle olmasına rağmen sandıktaki irade su yüzüne çıkmış ve bütün partilere iktidar için göz kırpmıştır... Bu sonuçtan çok ders çıkarılması gereken zamandayız... Aradan on günü geride bıraktığımız zamandayız... Bu arada kazanan milletvekilleri yanında kazanamayan milletvekillerinin veya ailelerin az da olsa imalı sosyal medya hesaplarından yaptıkları vurguları okumaktayız... Burada empati yapmaya, gelecek günler için hakikaten ihtiyaç vardır...
22 Ocak tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclisinde Kazanan milletvekilleri yemin edecek ve böylelikle yeni dönem yasama yılına yeniden girilecektir... Muhtemelen Cumhurbaşkanı hükümeti kuracağına inandığı milletvekiline görev verecektir... Bu görevde seçimlerden birinci parti olarak çıkan Ulusal Birlik Partisinin Genel Başkanı Sayın Hüseyin Özgürgün'ün olacaktır diye seçmence beklenmektedir... Sayın Özgürgün seçim sonrasında konuşmadı diyorlarsa da iyi bir lider gelişmeleri izleyen, dinleyen, kararını vermeden önce yani konuşmadan önce stratejisini planlayan olmalıdır gerçeği ile hareket edendir... Günü geldiğinde parti yetkili kurulları ile görüşlerini paylaşacak alınacak kararı da kamuoyuna açıklayacaktır. Unutulmaması gereken Sayın Özgürgün seçimden önce “partimi 1. olarak çıkaramaz isem istifa ederim” deyişinde ve sözünde olan, kararlı bir liderdi... Diğer unutulmaması gereken ise diğer partilerin mensuplarının bir başka partinin iç işlerine karışmaması gerekliliğidir...
Uzun bir yasal süreç vardır. Bu süreci kısaltmak ve halkın beklentisini yaratmak her parti liderinin görevidir... İkna gücü liderlerin ayrı vazgeçilmez özelliği olmalıdır... Suçu yetkili kurullara atıp biz hükümette kapıları kapattık veya seçimle gelen seçilen YDP'yi hükümette istemeyiz gibi beyanatlar verilmesi seçmeni bıktırmıştır ve bir seçim daha olursa biz yapacağımızı biliriz moduna getirmiştir...
Ne diyelim yarın ola harman ola...