Hatalarımız

Hata sözcüğünün sözlüklerdeki karşılığı: Yanlış, yanlışlık, yanılma, kabahat, kusur... şeklinde veriliyor. Arapça bir sözcük...

Hata sözcüğünün sözlüklerdeki karşılığı: Yanlış, yanlışlık, yanılma, kabahat, kusur... şeklinde veriliyor. Arapça bir sözcük...
Hata sözcüğünün sözlüklerdeki karşılığı: Yanlış, yanlışlık, yanılma, kabahat, kusur... şeklinde veriliyor. Arapça kökenli bir isim...
Hatalar, yanlışlar ve yanılgılar... Hayatımızda olmazsa olmazlardan. Onlar sayesinde kendimizi ve karşımızdakileri daha iyi tanıyoruz. Sonuçta hepimiz hata yapabiliriz. Bundan daha doğal bir şey olamaz. Çünkü hiç kimse mükemmel değildir ve hayat HATALARIMIZI düzeltme olanağı bulduğumuz çok özel bir okuldur.

Öncelikle, hatalarımız için oflayıp puflamaktan vazgeçelim mi, ne dersiniz?... “Yaptık, oldu, bitti... Olmasaydı iyiydi de oldu bir kere... Benzer bir olay daha yaşarsam, söz veriyorum aynı hatalara düşmeyeceğim...” dediğiniz olmadı mı ? Olmuştur, olmuştur... Bence asıl marifet hatalarımızdan dersler çıkarabilmektir. Dünleri hatırlamak, bizi yeni hatalar yapmaktan alıkoyabilir. İşte o zaman deneyimlerimiz geleceğe ışık tutar.
Yanlışı başka bir yanlışla düzeltmeye kalkmak, yalanı yalanla yıkamaya benzer ki, hiç işe yaramaz. Daha beter batağa saplanırız. Sanırım en doğrusu hatalı olduğumuzu kabul edip itiraf edebilmek, onu düzeltmeye çalışmak olabilir.

Özür dilemek de bir yoldur, elbette... O zaman karşımızdakilerden anlayış ve hoşgörü bekleyebiliriz.
Bu konuda özellikle çocuklarımıza ve gençlerimize örnek oluşturabilmek bence daha da önemlidir. Onlar, büyüklerin de hata yapabileceklerini gördüklerinde yalnız olmadıklarını anlarlar. En zor dönemleri olan buluğ çağında, kendilerine güvensizlikleri ya da tam tersi aşırı güvenleri, her zaman başlarına dert olur. Oysa içlerini açabilecekleri, sorunlarını paylaşabilecekleri yetişkinlerin onları anladıklarını bilirler ve kabullenirlerse hayata ayak uydurmakta zorlanmayacaklardır.

O yaşlarınızı hatırlayınız, lütfen!... Siz daha mı az asiydiniz?... Yoksa daha mı akıllı? ... Hiç sanmıyorum. Benzer sorunlarla hepimiz boğuştuk... Ne fırtınalar atlattık... Bunlar büyümenin bedelleridir.
Üstelik çağımızda her şey, başdöndüren bir hızla değişmektedir. Bu hıza ayak uydurmakta biz zorlanırken, gençlerimiz ne yapsın! İnanın işleri hiç de kolay değil... Üstelik özellikle maddesel rekabetler de almış yürümüşken...

Bizim dönemlerimizin saygı, sevgi, dayanışma, yardımlaşma, hoşgörü... gibi erdemleri günümüzde çoktan rafa kalkmışken (!)...

Sevgili yetişkinler, anne-babalar ve öğretmenler!
Önce kendimize bir ayna tutalım. Gençlerden istediklerimizin ve beklediklerimizin kaçta kaçı bizde kalmış ki ! Onlara yeterince örnek oluyor muyuz? Yoksa bizde de törpülenmesi gereken sivrilikler ve aşırılıklar var mı ? Ara sıra da olsa kendimizi sorgulamakta fayda var, diye düşünenlerdenim...

GÜNAYDIN GÜN IŞIĞI

hey ! gün ışığı
bu sabah ışığınla
önce günaydın de bana
ısıt içimi...

ardından
mutlu gülüşler bırak yastığıma
bir avuç da kır çiçeği ekle...
kollarımı açıp
kucaklarken yaşamı
sevgiyi çoğalt yüreğimde...

pamuk yığını bulutlara
kanat çırparken kırlangıçlar
karıncaların türküsünü duyur bana...

nefes alırken evren
derinden derine
şükretmeyi hatırlat emi...

Ayşe TURAL

YAMASI KENDİNDEN...

Ben çocukken ne zaman düşsem, bir yerim kanasa ya da kesilse büyükanneme koşardım... Hemen ' YAMASI KENDİNDEN, GEÇER...' derdi...

Büyüdüm, ne zaman bir şey olsa farkında olmadan aynı sözü kullanırım. Gerçekten de Tanrı insanı o kadar mükemmel yaratmış ki, kesilen yeriniz bir iki gün sonra geçiveriyor...

Bir de dönüp geçmiş hayatınıza bakın... Ne zor günler geçirdiniz...
Ne sıkıntılar yaşadınız...
Bir an kendi kendinize ' BUNLARI BEN Mİ YAŞADIM?' diye soruyorsunuz...

Aslında HAYAT da zamana bırakırsanız tüm yaraları iyileştiriyor...
Zamanın külleri tüm acıların üstünü örtüyor...

İYİ Kİ ÖRTÜYOR...

GEÇ OLMADAN

sende bir pencere dolusu
hüzün...

bende
umuda dönük beyaz...

eflatun mutluluklar dizelim
geç olmadan...

Ayşe TURAL

BAHARIN ESİNTİSİYLE…

Bahar, yeniden doğuşu simgeler… Ruhumuz, bedenimiz hatta düşüncelerimiz bile değişir… İçimiz kıpır kıpırdır… Duygularımız alır, alır da başını gider… Yürekler sevdaya açar pencerelerini…

Bu mevsimde, yeniden doğma sevincime yenilerini ekleme telaşına düşerim…


KENDİ OLMAK

bugün
kendim için
kendim olacağım
buna cesaretim var...

içinizde kaç kişi
kendi gibi
KENDİ olabilir acaba? ...

Ayşe TURAL

AŞK ACITIR BAZEN...

Bir ayak sesiyle gelir usulca... Çalar kapınızı...
Açarsınız...
Buyur edersiniz...
En güzel köşeye oturtursunuz...

Nedense bir türlü yerine yerleşemez...
Hatta eğreti durur...
Fazla gelir sevginiz...
Aşkınız bir BEDEN büyük gelir...
Taşıyamaz...

Yine de YÜREK sever bile bile...
Uğurlarsınız...
Gider...
Perde kapanır...

AŞK
Tüm teselli sözlerine karşılık
ACITIR bazen...
Çünkü onun adı
AŞKTIR...

AŞKIM...?

Deniz kenarı… Göz alabildiğine uzanan masmavi Akdenizim benim… Mevsim yaz, aylardan temmuz… Gökte pırıl pırıl güneş…

Ortalığı cayır cayır yakıyor, demeliyim elbette… Şemsiyesinin altındaki şezlonga yayılmış iri yarı, sakallı, göbekli entel görünümlü bir bey… Gözlüklerini düzelterek sesleniyor: “ Aşkıııım gel bakiiiim!...” Nerden çıktığı belli olmayan, minicik, sivri burunlu, incecik sesli minyatür bir köpek atlıyor kucağına…

PARDON, yani beyefendi, şimdi sizin aşkınız bu mu? Gözlerime inanamıyorum. Aşka bakın aşka… Hatta bu da yetmezmiş gibi bir de hayvanın dudağına kocaman ıslak bir öpücük konduruyor… Gözlerime inanamıyorum… Dönüp eşine bakıyorum, Allah Allah hatunda “tık” yok… O hiiiiç oralı değil…

İnanmıyorum, adam köpekle dudak dudağa… İşe bak… Akşam olunca, gece yatakta aklına gelirse(!) aynı dudaklarla “ mucuk!” diye beni öpecek ha! Orda duuuuur!... bakalım. Yoooook öyle yağma yok! Benim defterimde böyle şeyler yazmaz kardeşim…

Sen de köpeğin de kapı dışarı, yallah!... Tüü tüü tüü Allah korusun böylelerinden… İşine gelirse… Benim öyle köpekle, kediyle işim olmaz… Kedi- köpek aşklarına da aklım ermez…

Güzel bir hafta sonu geçirmeniz dileğiyle...

Bu haber 2873 defa okunmuştur

:

:

:

: