..Ve karar! dedik geçen Perşembe gününden başlayan siyasi gelişmeleri yazdık. Cuma günü siyaset yoğun gündemi ile hemen hemen her bir kişinin söylemlerinde ifadesini buldu. Özellikle 4’başlı hükümetin bir başının Maliye Bakanın görevinden istifası ile HP ‘nin hükümetten çekilmesi tarafları ”çamaşır ipi” gibi gerdi. Bu gelişmelerde Sayın Erhürman’ın CTP parti Meclisi sonrası ve hükümetin istifasını Cumhurbaşkanına verdikten sonraki tavırlarında oldukça rahata ermiş bir vaziyet sergilemeye çalışırken,bakışlarında derin manalar olduğu, söylemek istediği ama söyleyemediği çok şeyin var olduğu gözlerinden anlaşılıyordu. Hükümeti kurma görevinin derhal Sayın Ersin Tatar’a yani UBP Genel Başkanına verilmesi istemini ve yeni hükümetin kurulması gerekliliğinin farz olduğu şeklinde açıklama yapması kanaatimce samimi, hukuksal ve siyasi görüşü idi! Dört başlı hükümetin icraatsız geçirdiği ziyan olan ve boşa geçen 460 gün. Peki bu günlerin halka uğrattığı zararı kim ödeyecek? beceriksizliği kim üstlenecek? köşe kapmacada var olanların açılımı zaten o anlamaz, bu anlamaz diyerekten ”al gülüm ver gülüm” derken ilk okul birinci sınıf Türkçe dersinde okuduğumuz “Ali bana top at” oyununu oynadılar ve oyun bitti. Şimdi kim kabahatli kim kabahatsin diyerekten Cumhurbaşkanı adayı olmak isteyenlerden tweter hesabı olsun Facebook hesabı olsun her kafadan, her hesaptan bir eleştiri ki dün Sayın Kudret Özersay ile iyi geçinenler bu gün Özersay için söylenmedik laf bırakmadılar. Şimdiki durumda boşa geçecek zaman olmamalıdır. Sayın Cumhurbaşkanı görevi hemen vermeliydi. Vermedi çünkü ortalık karışsın, herkes eteğindeki taşları yere sersin diye beklemeye kararlıydı ve işi uzattı. Cumhurbaşkanlığı seçimleri için eline geçen fırsatı reklam geçidi olarak kullanmak kendince akıllıca bir düşünce tarzı oldu. Anayasal süreç içerisinde Meclis aritmetiği eğer kitlenip bir hükümeti içinden çıkaramaz ise “Cumhuriyet Meclisi Seçimlerinin Yenilenmesi” gündeme gelebileceği varsayımına kadar, ortada laflar, döndürek gibi döndüğü için Anayasanın 88. Maddesine, bu işe ne der diye baktım. İşin yasal boyutuna gelince; “(1) Cumhuriyet Meclisi, kendi seçiminin yenilenmesine, üye tamsayısının salt çoğunluğu ile karar verebilir. Çekimser ve geçersiz oylar sadece toplantı yetersayısına dahil olur; karar yetersayısı bakımından dikkate alınmaz. (2) Cumhurbaşkanı, bu Anayasanın 106. maddesinin (2). fıkrası kurallarına uygun olarak, altmış günlük süre içinde cumhuriyet Meclisi çoğunluğuna dayalı bir Bakanlar Kurulunun atanmasına olanak bulunmaması halinde, Cumhuriyet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar verebilir. (3) Bu Anayasanın 109. maddesi uyarınca, Bakanlar Kurulunun bir yıllık süre içinde, güven oyu alamama veya güvensizlik oylaması sonucu üç kez düşmüş veya düşürülmüş olması halinde, Cumhurbaşkanı, Cumhuriyet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar verebilir. (4) Cumhurbaşkanı, yukarıdaki (2). ve (3). fıkra kuralları uyarınca Cumhuriyet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar vermeden önce, gerekli gördüğü takdirde, halkoylamasına başvurabilir. (5) Cumhurbaşkanı, seçimlerin yenilenmesini veya halkoylamasına başvurulmasını kararlaştırırken, Cumhuriyet Meclisi Başkanı, Bakanlar Kurulu ve Cumhuriyet Meclisinde grubu bulunan siyasal parti başkanlarının görüşlerini alır.” diyen bir KKTC Anayasasının gerekleri yerine getirilirken halkımızın nasıl bir felaketin içine itileceği göz ardı ediliyor. Gerçek o ki bu hükümet halkın başına düşmüştür. Yoksa ülkemin başına gelen en güzel şey bu hükümet idi diyebileceğimiz şey, hiç bir zaman olmamıştır. Olmadığı için de bozulmuştur. Geç kalınması ülkemizin dezavantajı olmuştur. Siyaset denen büyük oyunda siyasetçilere tavsiyemiz mi ?Anlamlı bir deyim olsun “Büyük lokma ye büyük söz söyleme”