Sebebi her ne olursa olsun insan hayatta hiç ummadığı hadiseler ile karşılaşabilir. Yoklukla veya bollukla sınanır. Bu imtihanda, yaşantıya hırslar dahil oldumu ve irade kendini kaybettiği zaman, düz çizgide yürüyebilme dengesini kaybedenler olur. Dengesi sarsılan insanın, tutsak davranışlar içerisine girip illegal işlere karışması kamu oyunda affedilir gibi değildir. Düzgün bir aile yapısı dışına çıkıp, aniden kendisini umulmadık bir şekilde başka bir düzen içinde bulan insanların, hayat hikayelerinde aileye vurgun, bir çok acıyı beraberinde taşır ve hissettirir. Bir anda çocukluğun masum geçen yılları, gençliğin delikanlılık denen evresi sonrası, ne oldum delisi olmanın, zararı, toplumsal olarak zihninlerde ayrı ve belirgin bir iz olarak kalır. Yara izleri kalıcı olduğu gibi silinebilir olsa bile yaşamın her evresinde, yaraya tuz basanlar vardır. Boşuna dememişler yaranı belli etme en çok ordan vurulursun diye. Doğru tanımlamalardır. Ülkemizde yaşanan her haberde her haber içeriğinde iyileşmeyen yaralar vardır. Kıbrıs’ın siyasi yönden iyileşmeyen yarası 50 yıldır bir sonuca varmayan Güney ve Kuzey arasında ki anlaşmazlıkta kanayan yaraların varlığı vardır. Bu kanayan yaralara, her müzakere döneminde, konu başlıklarına ekilen tuz, koruyucu olmaktan çok uzaktır. Memleket meselesi deyip geçmemek gerekir. Nasıl başladı? Neler oldu? Kim ne dedi? Nasıl anlaşıldı? Kafalar karışık deniyor! Rumlarda zihniyet değişikliği gerek deniyor! bu arada Maraş açılımı gündemdeki yerini muhafaza ediyor. Hayalet şehrin “hayallerin şehri” olması için adım adım bölge geziliyor. Kabine üyeleri basın mensupları ile yürüyüşlerini Kapalı Maraş’ta gerçekleştiriyor. Maraş için belirsiz bir hedef konmuştur. Bir stratejinin saptandığı anlaşılmıştır. Sonuç mu? kanaatimizce bedeli ne olursa olsun bir şekilde mucize yaratacaktır. Sayın Akıncı’nın siyasi parti başkanları ile hafta sonu yaptığı toplantı ve bilgilendirme sonucunda bundan sonraki görüşmelerde ”netlik” olacağı denmişsede yeni bir kritik sürecin başlangıcı, sonucu olmayacak başlangıçlara gebelenmiştir. Türkiye Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu aadamızda ve tweeter hesabından “İkili görüşmeler gerçekleştirmek ve Doğu Akdeniz'deki son gelişmeleri ele almak üzere #KKTC'deyiz.” diye de paylaşım yapmıştır. Her zamanki gibi Kıbrıs meselesinde Türkiye’ye güvenimiz tamdır. Mevcut hükümet geçen hafta 100 günlük çalışmasını ve ilerisi için 200 günlük çalışma çerçevesini bir basın toplantısı ile açıklamıştır. Ülkemizdeki 2’li hükümetle ilgili kanaat 100 günlük icraatta mali protokolün imzalanması ve yapılan resmî ziyaretlerin gölgesindeki basın toplantısı ve açıklamaların yetersiz olduğudur. Esasında güven oyu sonrası vaktin dolu, dolu, geçmesi dışında gözle görülebilir pek fazla bir gelişme olduğunu söyleyebilmiyiz diye düşündüğümüzde 100 günlük sürede, yönetim kurulları ve görevden alıp göreve atamaların henüz tamamlanmamış olması, muhtemel bir çok sorunu gündemde çözümsüz bıraktığı, bir çok kişi tarafından telaffuz edilmektedir ki bu tehlike çanları bir ikaz niteliğindedir. Dolayısıyla Başbakan Sayın Ersin Tatar ve Sayın Özersay’ı ve kabine üyelerine, bu zor günlerin atlatılması hali için, güçlü bir duruş sergilemeleri, gözle görülebilir icraata geçmeleri gerektiğini “genel temayül ” olarak hatırlatmakta fayda vardır. Sonuçta siyasette olsun aile içinde olsun iç meselemiz ne zaman dış meselemiz olur tehlike o zaman başlar,diyorsak elbette bir sebebi vardır. Dikkat gereken husus budur!